Advert
as

İslam’da Hac Nedir ve Ne Olmalıdır? - 1

  • 2017-10-30 10:19:35
  • 1775 Görüntülenme
  • Hac ibadeti İslam Dininin en önemli ibadetlerinden biridir. Namaz, Oruç, Zekât ibadetleriyle beraber Hac, İslam’ın ibadet ve muamelat boyutunun olmazlarındandır. Bunun birçok boyutu ve gerekçelendirmesi vardır. Nasip olursa bunları burada yaşadığım tecrübeler çerçevesinde anlatmaya çalışacağım.
    Hac ibadeti hem malî bir fedakârlık hem de manevi bir olgunlukla içinde, manevî bir fedakârlığı gerekli kılar. Bu muhteşem ibadet Arzın merkezine Hacı adayının benliğine binerek gittiği ancak benliğini harem sınırlarında bir daha geri almamak prangalara bağladığı üzere bıraktığı, kutsal bir yolculuktur. Bu yolculuk varlıkta yokluk, çoklukta birlik bulma ve olma ibadettir.

    Hacı adayı kendisinden önceki hacıların tövbeleri ile temizlenmiş ve gözyaşlarıyla yıkanmış olması gereken bu arı ve duru yere, kulluğunu hakkıyla yerine getirememiş olmanın mahcubiyeti ile başı açık ayakları çıplak gözleri yaşlı ve gönlü kederli bir şekilde girer. Aslında Müslüman’ın bu halde gireceği ve bu hal ile daha sonraki ömrünü mayalayacağı bir durumdur bu durum. Çünkü Müslüman’ın bu yerde olmazsa olmazı olan bu durumuna kavuşması, dünyanın geri kalan diğer yerlerinde kavuşmasından çok daha kolaydır.

    Bu mübarek yerde cennetin nefret ettiği kibir kovulmuştur. Enaniyet ve benlik ayaklar altına alınmıştır. Çıkarcılık, menfaatçilik bu diyardan yaklaşık olarak 1400 yıl önce bir daha dönmemek ve döndürülmemek üzere sürgüne gönderilmiştir. Kavmiyetçilik toprağa gömülmüş ve bir daha gün yüzü görmesin diye de üzerine dağları yerle bir eden Kur’an’ın can veren öğretileri konmuştur.
    Hacı adayı bütün bunların bilince de olarak bu yolculuğa en iyi şekilde hazırlığını yapar ve bu yolculuğun fıtratına, özüne dönmek için büyük bir fırsat olduğunu bilir, bu kutsal yolculuğu öyle algılamaya çalışır.

    Hacı adayı bu bilinçle Allah’tan kendisine emanet olarak verilmiş olan “Ruhu” arındırmak, ilk haline döndürmek için Hac İbadetini büyük bir nimet olarak algılar. Bununla birlikte bu emanet olan ruhun günahlarla paslandırılmış olan elbisesini ve harabe haline gelmiş olan halini düzeltmek için de bu Haccı bulunmaz bir fırsat olarak görür. Ruh yaşanan ömür içinde yapılan hatalar ve işlenen günahlar neticesinde darmadağın olur paslanır ve zamanla pörsüyerek bedenin arzularına teslim olur. Ruhun bedene teslim olması demek, insanın dünya imtihanın kaybetmesi demektir. Bu da bir daha Cennetin kokusunun koklanamayacağı anlamına gelir.

    Hac bu anlamda dünya ile nefis ile şeytan ile mücadelede tekrar şarj olmak ve kendini, ruhunu arayıp bulmak demektir. Hacı olmak ruhu yamalarından kurtarmaktır. Bundan dolayı hacı olmak büyük ve çok mümtaz bir fırsattır. Çünkü hacı olmak ruhun ihtiyaçlarını bedenin ihtiyaçları üstüne çıkarmaktır. Hacı olmak iyi ile kötünün kavgasında iyinin ve güzelin mutlak manada üstün gelmesi demektir. Yani hacı olmak kısaca ve öz olarak tekrar diriliş olan “ölüme” hazır olmak demektir. Ölüme her an hazır olan insanında dünyada baş edip yenemeyeceği hiçbir şey olamaz. Ölüme meydan okuyabilecek olan bir insanı hiçbir şey yenemez, sırtını yere getiremez.

    Bunun için dünyanın en ücra köşesinden Hac için kalkıp gelen Müslüman’ın içe dönük olarak ulaşmak istediği son nokta bu durumdur. Bütün bu saydıklarımız haccın sayısız boyutlarından sadece bireysel ve içsel boyutudur.

    Son olarak şu düşüncelerle bu haftaki yazımızı bitirmek istiyorum.

    Hacda bu içsel bireysel yön dünyanın sıkıntılarından, sorunlarından, kirinden temizlenip öze dönmedikçe, daha sonraki yazılarımızda sayacağımız haccın diğer boyutlarının hiçbir anlamı olmayacaktır. Çünkü biz Müslümanların en büyük sorunu iç dünyamızda farkındalık ve şuur oluşturamıyor olmaktır. Bu sorun bütün sorunlarımızın temelini teşkil ediyor. Bundan sonra ki yazılarımızda bu konuya daha detaylı değinip Haccı daha iyi anlamaya ve haccın aslında nasıl bir fonksiyonu olduğun araştırıp ortaya çıkarmaya çalışacağız. Gayret bizden tevfîk Allah’tan… selam ve dua ile.

    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ