Advert
as

Yaratan Bilmez mi?

  • Cahit KARAALP
  • 2016-05-09 13:02:36
  • 11013 Görüntülenme
  •                Bir gün bir adam sordu: “Allahın adaletine güvenir misin? Sence Allah adil mi? Allah’ın adil olmadığının birçok delili var” dedi ve ekledi; “ben Allaha inanmıyorum”… Neden? Delilin ne? Dedim…  Dedi ki; “ben kendimi çirkin görüyorum, başkaları ise çok güzeller, ben fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdum başkaları ise zengin bir ailede doğdular ve benden çok şanslılar, tenim siyah diğerlerinin tenleri ise beyaz, daha sayayım mı hocam?” Dedi… “ Yok, bu kadar yeter” dedim ve ekledim “gerçekten Allah adaletsizmiş(!)”…” Bende aynı senin gibi adil olmayan Allah’a inanmıyorum” dedim…

                      Güldü, “yani sen de mi hocam?” Dedi… “Evet… Bende… Allah adil değil… Çünkü koyunu yarattı, koyun sana süt verdi, seni eti ile besledi… Seni insan, onu hayvan yaratan bir adalete neden ve nasıl inanayım ki(!)” dedim… “Ama hocam ben farklı bir şey diyorum, bana hakaret ediyorsunuz” dedi…

                  “Öyle şey mi olur? Seni insan, onu hayvan yaratan adalet sahibi ise o zaman senin adalet anlayışın problemli olmalı değil mi? Dedim ve ekledim; “koyun yerine seni koyun yaratsaydı ne olurdu? Ya da seni çöplüklerde gezen bir köpek yapsaydı kötü mü olurdu? Neden Allah’ın verdiğine şükretmiyor da fazlasını istiyorsun? Neden rabbim iyi ki beni köpek, eşek, kedi vs. yaratmadın diye şükürde bulunmuyorsun? Seni en güzel kıvamda yaratan, dilemiş olsaydı seni bir haşere, bir sürüngen, bir sinek, bir balık vs. bin bir çeşit mahlûk olarak yaratamaz mıydı?

                      Hayvanların dilinden anlamıyorum ama inanıyorum ki senin ne dediğini bilen hayvanlar olsaydı; “iyi ki bizi bu senin adaletine laf eden insan gibi yaratmadın” diye yakarışta bulunurlardı… Unutma!  İnsan olmak bir nimettir, ama asıl nimet insan kalabilmektir, gerçekleri görüp elde olana sevinmek, elden çıkana üzülmemektir… Âdem’den ders alıp Şeytana pabucunu ters giydirmektir… Varlık gemisinin  üzerinde seyrettiği(yüzdüğü) yokluk denizini görmektir…

                    “Durumundan razı değilsen, içinde bulunduğun hal ve ahvalden rahatsız olmuşsan, senden aşağıda olanlara, senden aşağı bir hayat sürenlere bak”…Öyle bir reçete sunmuş bizlere Hz. Resulullah… Ya gözlerin kör olsaydı… Ya gözlerinin körlüğü ile  birlikte bir de sağır olsaydın üstüne konuşamasaydın tüm bunlara ek olarak bir de el ve  ayakların tutmasaydı… Olumsuzluklar böyle sıralanıp gitseydi, bedeninin her tarafını hastalıklar istila etseydi… Sen ne yapabilirdin? Neden hala şükretmiyorsun? Neden hala Allah’ın adaletini sorguluyorsun? Haddini bil! Unutma sen bir biliyorsan Allah sonsuz biliyor… Sana ve başkalarına uygun gördüğünü verir, O’nun bilgisi hikmetlidir, rastgele değil belli bir hüküm ve hikmet içindedir…

                    “Yaratan bilmez mi?” Sorusu Kur’an’ın sorusudur… Ve aslında Allah’ın yetki alanına müdahale etme… Her şeyi bilgisi ile kuşatan, âlemleri donatan, gücünde üstün olan, rahmetini yağdıran, acıması çok olan Allah’a işini öğretmeye kalkma mesajını verir… Kime, neyi, ne zaman, niçin, ne şekilde, nasıl, neden vereceğini en iyi bilen Allah’ın; adaletini sorgulayabilir, hikmetini öğrenmeye çalışabilirsin ama ilahi adaleti asla yargılayamazsın… Allah’ın yarattığı bir canlıyı anlamaktan aciz olan sen insanoğlu, Allahın adaletini mi yargılamaya kalkıyorsun? İnsan bilgisine vakıf olmadığı şeyleri merak eder ama bilgisini ihata edemediği şeyleri yargılayamaz… İlahi fiilleri anlamadan ilk yargılayan ve yargısının mahkemesini kendi kurup işleten ilk kişi Şeytan idi…

                Ey insan! Eğer gök bizlere yağmur yerine taş yağdırsaydı, yer bizlere ekin yerine zehir bitirseydi ne yapabilirdin? Eğer hafızan olmasaydı elde ettiğin bilgiyi hep kaybedip dursaydın ne yapabilirdin? Bir gün olsun hafızanı verdiği için Allah’a şükrettin mi? Ya da hayvanlar emrimize amade edilmeseydi, bizlere isyan edip dursalardı ne yapabilirdin? Hiç düşündün mü ya düşünemeseydin, maymun gibi hep taklit edip dursaydın ne yapabilirdin? Gündüz hiç olmasaydı, dünya hep karanlık kalsaydı, hep kış yaşansaydı ne yapabilirdin? Yılda bir ay değil de on bir ay oruç farz kılınsaydı, oruç tutmayanların çeneleri ceza olsun diye hiç açılmasaydı, beş vakit değil de namaz elli vakit yazılsaydı ve namaz kılmayanlar anında cezalandırılacak olsaydı ne yapabilirdin?

                     Kur’an ‘da en çok zikredilen kavramlardan biri küfür kavramıdır, örtbas etmek anlamına gelen bu kelimenin yan anlamlarından biri de nankörlüktür ve bu anlamda birçok Kur’an ayetinde geçer…”Ey insan! (sana seni ve seninle birlikte gerek duyduğun ) her şeyi cömert bir şekilde veren rabbine(sahibine) karşı diken nedir?” ayetinin cevabını verebiliyor musun? “Yazık insana! Nedir onu nankörlüğe götüren?(Rabbine karşı diken, küfürde ilerleten?)“Ayeti seni sarsmıyor mu? Düşünmez misiniz? Diye sual eden Kur’an’a, ne zaman düşünerek cevap vereceksin?”

                Bu sözleri duyan o adam duraksadı…”Kem küm” bir şeyler demeye çalıştı… Başaramadı…”Yani hocam” dedi… Ve ekledi; “evet hocam problem bende, benim adalet anlayışımda, tüm sorun haddimde durmayışımda…” dedi ve gözleri doldu, elleri semaya doğruldu ve ağlamaklı sesiyle şu duada bulundu: “Ya rab! Ey adaletini rahmet ve ra’fet (acıma) çerçevesinde hikmetli bir şekilde icra eden ilahım! Senden sadece rızanı istiyorum… Senden sadece razı olduğunu diliyorum… Adaletine teslim oluyorum…”

     

    İlahi adalete teslim olanlar, adavetten (düşmanlıktan) kurtulurlar…