Solhan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, vefatının 82’nci yıldönümünde Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’u anma programı düzenledi.
Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 82. Yıldönümü münasebetiyle
Solhan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu panel düzenledi.
Okulun konferans salonunda düzenlenen panele, Öğr. Üyesi Dr. Mehmet Özger ile Öğr. Üyesi Dr. Yusuf Aydoğdu konuşmacı olarak katıldı.
Panel öncesi açılış konuşması yapan Yüksekokul Müdürü Doç. Dr. Yunus Esen,”Malumunuz 27 Aralık Mehmet Akif’in ölüm yıldönümü, bizde bu münasebetle bir panel düzenleyelim dedik. Mehmet Akif 20 Aralık 1873 yılında İstanbul’da dünyaya geliyor ve 27 Aralık 1936 da hakkın rahmetine kavuşuyor. Eskilerin deyimiyle aslında haddi aşmadan ölüyor. Yani 63 yaşını doldurup hakkın rahmetine kavuşuyor. Üzerine birçok kitap, makale, tez yazılmış bir şair. Edebiyat tarihimizde ayrı bir yeri vardır. Ayrıca İstiklal Marşımızın yazarı olduğu için de çok ayrı bir önem arz ediyor. Kendisi hem şahsiyetiyle, hem eserleriyle çok büyük bir şairdir. Kendisinin farklı çalışmaları da var. Onlardan biri de Mısır’da özellikle bu takriri sükun döneminden sonra Mısır’da kaldığı dönemde kendisine Kur’an tercümesi görevi verilmişti. Mehmet Akif, Türkiye’de o zaman ki yönetim şartlarında huzurlu hissetmediği için Mısır’a gitti ve bu çalışmasını Mısır’da tamamladı. Fakat 1932’de Türkçe ezandan sonra, Türkçe ibadet endişesiyle çalışmasını mevcut yönetime teslim etmedi. Çalışmaları oğlu tarafından yok edildi.”dedi.
Panelde Mehmet Akif Ersoy’un şahsiyetiyle ilgili bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Özger,”Bazı şeyler önemlidir Türkiye’deki en büyük problemlerimizden biri benim kanaatime göre, bizim ciddi anlamda ekonomik sıkıntımız yok, bizim başka sıkıntılarımız da yok ama bizim çok önemli bir insani sıkıntımız var. Ehliyet, adalet ve sözünde durma meselesi, bakıyoruz Osmanlıya 600 yıl yaşamış diyoruz. Osmanlı nasıl yaşamış, Osmanlı bir buçuk kavram üzerine yaşamış. Ehliyet tam, Adalet’te buçuk ancak yani tam adalet son yıllarda pekte adil değil aslında. Bozulmaya uğramış çünkü. Aslında biz burada Mehmet Akif’i bunun için konuşuyoruz. Çünkü yaptığımız işlerin çoğu mahsustan, yani göstermelik, iş olsun diye toplanıyoruz, iş olsun diye konuşuyoruz, iş olsun diye yaptığımız işlerin sonunda da elimize bir şey geçmiyor. Geçen yıl Genç’te yaptığımız bir programda Yunus hocamıza vermiş olduğumuz bir söz vardı, geldik ve burada bu programı yaptık. Çünkü Mehmet Akif dendiği zaman insanın aklına gelmesi gereken ilk şey bir insanın sözünde durmasıdır. Şimdi size Mehmet Akif’in hayatına dair bir parçacık anlatayım. Mithat Cemal diye çok yakın bir arkadaşı var. Mithat Cemal ile sözleşiyorlar haftanın bir günü görüşecekler. Genelde Mithat Cemal geliyor Mehmet Akif’in yanına, bir dahaki hafta sen gel Akif diyor. O günde yağmurlu, fırtınalı bir gün İstanbul’da karşıya geçmesi gerekiyor zor bela bir kayıkçı bulup o kötü havada Akif sırılsıklam olmuş şekilde karşıya geçiyor. Biliyorsunuz Akif ömrü boyunca bir paltosu olmayan bir adamdır. Sırılsıklam şekilde Mithat Cemal’in evine yetişiyor. Mithat Cemal’in hanımı çıkıyor karşısına. Mithat Cemal yok mu evde? diye soruyor Mehmet Akif, hanımı diyor ki hava böyle yağmurlu olunca muhtemelen Akif gelemez, ben bir komşuya kadar gidip geleyim. Komşuda o kadar uzak bir yer değil. Efendim diyor selam söyleyin Mithat bey’e, kadın yalvarıp yakarıyor yok çekip gidiyor. Onca yol gelmiş İstanbul’da o zamanın şartlarında ki nerden nereye gideceğini tahmin bile edemezsin, sırılsıklam da olmuş geri dönüyor. Ve yaklaşık üç ay kadar Mithat Cemal ile konuşmuyor. Çünkü Mithat Cemal’e geleceğim demiş. Akif eğer geleceğim dediyse, Akif eğer bir şey yapacağım diyorsa onu engelleyen tek şey olabilir o da ölüm. Başka şartlarda onu yapacaktır. Nitekim Akif, çok yakın arkadaşı da olsa hafta da bir iki görüştüğü Mithat Cemal ile yaklaşık olarak üç ay kadar hiç konuşmuyor. Mehmet Akif dendiği zaman insanın aklına gelecek ilk şey bir insanın sözünde durmasıdır.”dedi.