Advert
as

Sivil İtaatsizlik Babında Örnek İmam Bediuz-zaman

  • Cevdet KARAMAN
  • 2015-11-28 21:50:38
  • 3727 Görüntülenme
  • Ulemanın yol göstericiliği Allah’ın bu ümmete özel bir ikramıdır. Ümmet ne zaman buhranlı bir dönemde geçse Allah bir veya birkaç alimi bu ümmeti sıratı müstakime yönlendirmek için göndermiştir. Örneğin Moğol istilası baş gösterip ümmet ümitsizliğe düştüğü bir dönemde ‘İz bin ‘Ebdusselamlar, İbni Teymiyeler kılıçlarıyla beraber kalemlerini de kuşanarak cepheye koşmuşlardır. Ulemanın bu gayreti ümmeti yeniden kendi küllerinden diriltmiştir.

    Birinci dünya savaşında Müslümanlar ağır bir darbe alınca İslam düşmanları kendileri için en büyük tehlike olarak gördükleri ümmetin birliğini temsil eden hilafet kurumuna son vermeleri şartıyla Türkiye toprakları üstünde batı standartlarında yeni bir devletin kurulmasına müsaade ettiler. Cumhuriyetin kurulmasından sonra genelde tüm Müslümanlar özelde Kürtler ciddi problemlerle karşılaştılar.

    Kürtler hem Kürtlüklerinden dolayı hem de Müslümanlıklarından dolayı katmerli zulüm ve soykırımlara maruz kaldılar. Şeyh Said’in ‘’Türklerle birlikteliğimizi sağlayan din ve hilafet idi. Onlara da savaş açılınca birlikte yaşamamızın bir anlamı kalmamıştır’’ Mealindeki sözü bu gerçeği ifade babında manidardır.

    Kürtler Şeyh Said kıyamından sonra soykırım ve asimilasyon programları çerçevesinden ciddi baskılara maruz kaldılar. Binlerce seçkin aile ve aşiret reisleri batıya sürgün edilirken geride kalanlar da tecavüz ve katliamlara maruz kalmaktan kurtulamadılar.

    Cumhuriyet döneminde Kürtlere dönük gerçekleştirilen her katliam ve sürgün insanların beleğine kazınıp ciddi travmalara yol açarken Kürler de kendilerini savunmak için yeni rejime karşı belde belde direniş gerçekleştirdiler. Nitekim dersim Zilan, Ağrı ve Koçgiri’deki direnişlerin kıvılcımını tutuşturan ateş ya bir jandarma tecavüzü ya da bir sürgünden başka bir şey değildi.

    Kürtlere dönük gerçekleşen her zülüm yeni bir ayaklanmaya sebebiyet verirken her ayaklanma da yeni katliamlara zemin hazırladı. Her direnişten sonra Kürtlerden seçkin alimler, öncü şahsiyetler, aşiret ve aile reisleri ya idam edildiler yada sürgün edilerek etkisiz hale getirildiler.

    Cumhuriyetin kurucu kadrosunun her ayaklanmadan sonra gerçekleştirdikleri idamların temel sebebi genelde tüm Müslümanları özelde dindar olan Kürt halkını öndersiz ve alimsiz bırakmaktı. Bu gerçeği çok iyi gören Bediuzzaman Said Nursi çağdaşlarından farklı olarak Allah için yaşama yolunu seçerek cumhuriyet tahinde ilk kez sivil itaatsizlik hareketini başlattı. Bu anlamda Türkiye’deki Nurculuk hareketi Türkiye’de ilk sivil itaatsizlik hareketidir. Nursi’nin muktedir İslam düşmanlarına fiili şiddete başvurmaması bilinçli bir tercihti. Zira;

    Sait Nursi başlattığı ilk sivil itaatsizlik hareketi sayesinde hem düşmanlarının tuzaklarını boşa çıkarıyor hem de halkının öncüsüz kalmasını engellemiş oluyordu. Sait Nursi’nin sisteme olan itirazı sivil itaatsizlik olduğu için düşmanları çok istemelerine rağmen onu idam etmek için gerekçe bulamıyorlardı. Bu sebeple onu diyar diyar sürgün ederek imkânsızlığa mahkûm etmek istiyorlardı. Oysa Said Nursi imanın en büyük imkân olduğunu hayatıyla kanıtlarken düşmanlarının hevesini kursaklarında bırakıyordu. Zîra:

    Nursi sürgün edildiği her beldeyi iman ve Kur’an medresesi haline getirirken sistemin seküler eğitimine karşı alternatif eğitim diyebileceğimiz yeni bir metot geliştiriyordu. Hocaların ateizm reklamını yaptığı bir sistem içinde yetişen nesil Nursi’nin alternatif eğitimi sayesinde öz benliğini koruyarak İslam’a sarıldı. Bir çok alimin idam edilip halkın sekülerizme mahkum edildiği bir dönemde Nursi’nin geliştirdiği sivil itaatsizlik ve alternatif eğitim sayesinde yüz binlerce insanın imanı kurtulmuş oldu.

    Sürgünden bir netice alamayanlar Nursi’yi zindana gönderdiler. Ama nafile. Nursî bu kez zindanın karanlık ve loş hücrelerini Kur’an nuruyla aydınlatma yoluna gitti. En azılı mahkûmlar, caniler ve ırz düşmanları Nursi’nin medrese-i Yusufîye diye tabir ettiği zindanda birer Kur’an bülbülü olup çıktılar.

    Yeni neslin imanını kurtarma yolunda ömrünü vakfeden Nursi içinde çıktığı halkın değerlerine de yabancı kalmadı. O bu halkın kurtuluşunun Kur‘anla mümkün olduğuna inandı ve bütün ömrünü bu uğurda vakfetti. Belki bu gün onun dünyada dikili bir ağacı yoktur ama milyonlarca talebesi ve sevenleri dünyanın her yerinde cansiperane çalışıyorlar.

    Helvadan put mesabesinde olan sahte önderlerle kandırılmaya çalışılan bu mazlum halkın kurtuluş için Nursi ve onun gibi alimlere bu gün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.