Advert
as

‘YANLIŞ USLUP DOĞRU SÖZÜN KATİLİDİR’

  • Abdullah BİLDİK
  • 2022-02-07 18:43:22
  • 819 Görüntülenme
  • Güzel bir uslup edinmeli insan, kimseye fayda vermiyorsa zarar da vermemeli...
    İletişim sanatının altın kurallarından bazılarını; “karşımızdakine saygılı olmak, empati kurabilmek, doğruyu söylemek ve sabır göstermek” olarak aktarabiliriz. Ancak en temel hususu “doğru üslup ve doğru kelime seçimi” olarak öne alabiliriz.
    Uslubun doğru olmayınca sana kulak tıkayanlar, senin doğru sözlerini de duyamazlar. Uslubunu düzeltirsen; doğru sözlerin, haklı aktarımların daha çok insanda kabul görür. 
    Konuşurken; yumuşak, gönül alıcı ve tatlı söz ile muhattabıyla iletişim kurmalı insan! Sözlerinde doğru olmak ve karşıdakini incitecek usluptan kaçınmak gerektiği gibi konuşurken doğru ifadeleri kullanmak ve dürüst olmak da erdemdir. 
    Hiç şüphesiz, üslup konusuna en fazla dikkat etmesi gerekenler; her fırsatta toplumun huzurunda olan, değerlendirmelerini paylaşan, ülke ya da yaşadığı ili için bir takım paylaşımda bulunan ve toplumu etkileme gücüne sahip siyasilerdir.
    Başkalarına karşı incelikli, saygılı ve nazik davranma olarak bildiğimiz zerafet, her birey için gerekli iken özellikle yöneticilerde ve siyasi liderlerde olmazsa olmazdır.
    Nezaketten uzak olan siyasette; hakaret, kalp kırma, rencide etme vb. durumlar kaçınılmaz olur. 
    90’lı yıllarda aynı televizyon programında bir masa etrafında konuşan siyasi liderlerin bir birlerini en çetin şekilde eleştirirken, yanlış politikalara dair karşılıklı münazaralarındaki nezaketlerini koruyan  hallerini hatırlayalım! 
    Eleştiri var ama; hakaret yok, küfür yok, kişisel haklara saldırı yok, aşağılayıcı sözler yok!  
    Sosyal mecralarda zaman zaman bu programlardan kesitleri izleyenlerimiz çoktur. Ve o anları gıpta ile izlerken, herkesin aklına gelen ilk sorunun “Acaba günümüz siyasi liderleri de böyle bir masa etrafından toplanıp münazarada bulunabilir mi?” olduğunu, hatta bunun hayalinin bile kısa da olsa hafızasında canlandırdığını hissetmemek elde değil. 
    Günümüz siyasi liderlerinin üslup ve nezaket bakımından bir birine nasıl yaklaştığını, nasıl hakaretler yağdırdığını gördüğümüzden bugün için o fotoğrafın mümkün olmadığını düşünüyor çoğumuz...
    Çünkü herkesin kendi doğrusunun mutlak kabul edilmesi mücadelesinde olduğu ve hataların yarıştırıldığı bir arenada nezaketten bahsetmek mümkün değildir.
    Siyasi partiler, toplum için gönüllü hareketler olması gerekirken şahıslar için vazgeçilmez olup makam/mevki, mal/mülk için bir araç olarak kullanılmaya başlanırsa elbette orada ortaya çıkan hırs; kişilere, kurumlarına ve topluma zarar verecek düzeye gelir. 
    Mensup oldukları ‘partilerin yönetimindeki makamların eksikliğine kör’ ama ‘karşı tarafa İbrahim olunuyorsa’ burada dürüstlükten bahsedilemeyeceği gibi buradaki uslup da silah olur. Karşıya tesir etmezse kelamın dönüp seni vurabilir. 
    ‘Kar esareti’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına yapılan eleştirilerde de uslup gözetilmediği için asıl eleştiri noktaları da bir çok kişide esgeçildi. ‘Yemeğin ertelenmesi’, ‘Ülkemiz ve İngiltere ilişkilerini konuşmak Belediye Başkanının görevi mi?’ veya Başkan ‘Ülkemiz ve İngiltere ile ilişkiler hakkında konuştuklarını açıklamalı’ beklentileri makul sayılabilecek birer eleştiri iken, sadece ‘açık bulduk, hadi vuralım’ yaklaşımı ile ortaya konulan uslup ne yazık ki fayda sağlamadı.
    Yine Sayın İmamoğlu ile İçişleri Bakan Yardımcısı arasında yaşanan tartışmalarda da nezaket elden bırakılmış, üslup ise en ağır tabiriyle yerlerde sürünür hale gelmişti.
    Tıpkı bir çocuğun Sayın Cumhurbaşkanı’nın elinden mikrofonu alıp CHP liderine ‘hain’ demesine karşılık platformdakilerin gülmeleri gibi...
    Bir çocuğa iyi davranmak, isteğini karşılamak ve onu sevindirmek önemlidir. Hatta platforma çıkıp bir şey söylemesine imkan sunmak da güzel bir davranış olarak yorumlanabilir. Ancak çocuğun başka bir lidere ‘hain’ demesine karşılık yapılması gereken orada tebessüm etmek veya gülmek değil, çocuğa bu davranışın doğru olmadığını belirtip hazirundan af dilemek ve ‘hain’ olarak nitelendirilen liderden de gerekirse çocuğun ifadelerinden dolayı bir özür iletmektir nezaket.
    Böyle bir sahnede CHP lideri olunca kendilerin ne hissedeceğini düşünüp bana yapılmasını istemediğimi başkasına yapmamalıyım düsturu ile gerekenin yapılmasıdır siyasette nezaket!
    Bir parti yöneticisinin sin-kaflı küfür etmesi kabul edilmezken siyasi liderler başta olmak kaydıyla kime olursa olsun sarf ettikleri hakaretler ve hatta ağır sözler de kabul edilmemeli...
    Politikaların değil kişilerin ya da o kişilerinin özel hayatlarının siyaset malzemesi yapılması ne kadar yanlışsa, siyaseti hakaret, toplumsal refleksleri de şiddet ya da nefret üzerine inşa ederek bundan bir çıkar beklemek de  bir o kadar hatalı ve yanlıştır.  
    Siyasilerin olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermesi, bir birlerine iftira atacak düzeye gelmesi, ağır sözler sarf edip hakarete varacak söylemlerde bulunması kazanç değil kayıptır hem kendileri için hem de mensupları için...
    Asmak ve kesmekten, küfür, hakaret, aşağılayıcı ve küçük dürüşü sözlerden kaçınmayan siyasiler için nezaketten bahsedilemez.  
    Siyasi liderlerinin yanlış tutumlarına ‘kahramanlık’ atfedip bunun üzerinden özellikle sosyal mecralarda olmadık hakaretleri savuranların da bu yanlıştan dönmesi, toplumun birliğine ve huzuruna dair büyük önem taşır. 
    Sadece birbirlerine ve topluma karşı değil; düşünce, fikir ve inanç için söylenen ifadelere de dikkat edilmelidir. 
    Bunun için söylediğimiz sözden çok nasıl söylediğimiz önemlidir. 
    Ne diyor Sadi Şirazi: ‘Yanlış uslup doğru sözün katilidir.’ 
    Siyasi nezaket demişken, bir güzel tabloya da değinmek lazım. Sayın Cumhurbaşkanı ve eşinin Koronavirüse yakalanması sonrası siyasi parti liderlerinin “geçmiş olsun” dilekleri ve Sayın Cumhurbaşkanının verdiği “teşekkür” içerikli yanıtlarda yansıyan nezaketin siyasetin tüm mecralarında olması temennisi ve
    Doğru sözün doğru üslupla aktarıldığı, eleştirilerde nezaketin elden bırakılmadığı, saygı beklerken saygı gösterilmesi gerektiği bilincine ulaştığımıza güzel yarınlar dileğiyle...
    Selametle...