Advert
as

28 Şubat Zilleti ve İslam’ın İzzeti

  • Cahit KARAALP
  • 2016-02-29 13:13:09
  • 10281 Görüntülenme
  •  

     

     

    Bugün 28 Şubat... 28 Şubat zulmünün hatırlattığı Firavun ve zulmünü Allah Kur’an’ın 28. Süresi olan Kasas Suresinde şöyle niteler:"O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar." Bu süre şu ayetle nihayet bulur: “Sakın hayatına müdahil olarak Allah’la birlikte başka ilahlar edinme… Çünkü ilah sadece Allah’tır.” Tarih zulmedenleri hep cezalandırmıştı ve yine tarih tekerrür etti… Mazlum halk “Yeter!” dedi… Bin yıl süreceği zannedilen 28 Şubat zulmü 10 yıl dahi sürmedi…

    28 Şubat sürecinde halk iradesi yok sayılıyor, usulsüz koalisyonlar kuruluyor, dayatmacı tavırlar sergileniyordu… Kudüs gecesi düzenlendi diye İsrail’in köpekliğini yapan cuntacılar Sincan’da tank yürütüyorlardı… Yurdun dört bir tarafında “Rabbimiz Allah’tır” diyen bilinçli müminlere operasyonlar düzenleniyor, haksız gerekçelerle Müslümanlar içeriye alınıyor, bir inanç kıyımı yaşanıyordu…

    İnancın simgesi başörtüsünü siyasal simge diye yasaklanıyor, örtüsüne bürünmüş, örtünmeyi şiar bilmiş mü’mineler dışlanıyor, okullardan atılıyor, bir insan olarak kazandıkları hakları sırf mümine olduklarından dolayı kaybediyorlardı… Minik çocukların Kur’an okumalarına engel olunuyor, “iman erleri” yetiştiren “İmam Hatipler” üvey okul muamelesi görüyor ve imanlı gençliğin üniversitelere geçmelerinin önüne geçiliyordu…

    Adeta “Ashab-ı Uhdud” zulmü yaşanıyordu… 28 Şubat zalimleri ve kuklaları yapılan zulümlerin keyfini ekranları başında kadeh tokuşturarak kutluyorlardı… İmanı Anadolu’dan sürmeye ahdetmiş 28 Şubat şeytanları, aynı zamanda doğu halkına kan kusturmak için “Batı Çalışma Grubu” diye isimlendirilen zalim ve münafık bir oluşumu sahneye sürüyorlardı…

    Bilmedikleri bir şey vardı: “Allah sonlarını bilmedikleri yerden getirecekti... Mazlumun gözyaşı, düştüğü yeri yakacaktı… Bilmedikleri, tanımadıkları ve kendisine kafa tuttukları Allah’a yenileceklerdi…” Allah’ın tanıdığı mühleti, Allah’ın kullarının aleyhinde kullanıyor ve adeta Şeytan ile ittifak kuruyorlardı…

    Biz bu süreçte tabiri caizse bir “kâhtı rical” dönemi yaşadık… Adamlığın yokluğa mahkûm edildiği dönemleri gördük… İnancın esarete mahkûm edildiği, dinin gericilikle nitelendiği, irtica ile inananların rencide edildiği dönemlerden geçtik…

    28 Şubatçılar bu süreçte ellerinden geleni yaptılar… Hiçbir zulümden kaçınmadılar… Bir genç İslam’a sarılıp biraz kitap okumaya, inancını anlatmaya başladı mı tehlikeli adam ilan ettiler; ırz düşmanlarını, banka hortumcularını, vatansever görünen vatan hainlerini, karanlık iş görenleri, çetecileri, gözleri dönmüş katilleri, hak gasıplarını, vicdan kasaplarını, ölümler saçan içki sarhoşlarını, yuvalar dağıtan kumarbazları, halkları kudurtan fesatçıları bıraktılar mazlum halkı Kurtlar sofrasına terk ettiler…

    İslamı irtica diye yaftaladılar, kahrolsun şeriat naraları atanları sokaklara saldılar, küfre destek hakka köstek oldular, kamu çalışanı mümin olursa takibe aldılar, görevinden ettiler, bu ülkenin kaymağını dışa yedirdiler, İMF’ den halka hizmet adına borç aldılar bir grup vatan haini gözü doymazlara peşkeş çektiler…

    Ülkenin ekonomisini sarstılar, halkı sefalete ittiler, basına kendi reklâmlarını yaptırdılar, hakka aleyhtarlık için paraya doyurdular, halkın gözüne bakıp özünü kuruttular, yaptıkları her zulmün gerekçesi için rejimi korumak dediler, faili mechulleri yaptılar, örgütlere yıktılar, örgütler uydurdular, saf halkı bir ekmek savaşına soktular ve daha neler neler yaptılar…

    28 Şubat planlandığı gibi gitmedi... Şeytanları kendilerini yalnızlığa terk etti… Her hesabın üstünde ilahi bir hesabın olduğu gerçeği bir kez daha tecelli etti… Hainlerin Allaha karşı başlattıkları savaş akametle son buldu...

    Üniversitelerin kapısında sırf başörtüsünden dolayı bekleyen, elleri kelepçelenen, yurt dışında okumak zorunda bırakılan, inandığı değerlere sahip çıktığı için okuma hakkından mahrum bırakılan, öteki vatandaş muamelesi gören, horlanan, aşağılanan, ikna odalarına alınan, hoca bildiklerinden furuat hezimetini duyduğunda yıkılan, gözyaşı dökmeye mahkûm edilen bacılarımın ahı zalimlerin sonunu getirdi…

    Başörtü mağduru kardeşlerimin bugün sorunsuz bir şekilde başörtüleri ile üniversiteye ve kamusal alana girdiklerini gördüğümde “biz zalimlerin sonunu bilmedikleri yerden getiririz” ayetini hatırlıyor ve rabbime secde ediyorum…

    Katsayı uygulamasının mağduru olan, rakipleri ile eşit şartlarda yarışmadığından dolayı İmam Hatibi terk etmek zorunda bırakılan, İmam Hatip orta kısmı kapatıldığı için İmam Hatip için gerekli temel donanımı alamayan, İmam Hatip mezunu olduğu için maruz kaldığı katsayı zulmünden dolayı hak ettiği üniversiteye yerleşemeyen kardeşlerimin ahı yerde kalmadı…

    İmam Hatip mezunu kardeşlerim için bugün öyle bir sorunun olmadığını gördüğümde, aksine İmam Hatiplerin bugün dolup taştığını, İmam Hatip okullarının yaygınlaştığını ve çoğaldığını gördüğümde “zikri biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz” ayetini hatırlıyor ve rabbime şükrediyorum…

    Kur’an kurslarına baskınların yapıldığını, Kur’an okuma yaşının yükseltildiğini, camilerde Kur’an okumaya gelen birçok çocuğu “yaşı tutmuyor” diye geri gönderildiğini, birçok Kur’an kursunun kapatıldığını, bu yolla öğrencilerin dinden uzak yetiştirilmeye çalışıldığını bilmeyenimiz var mı?

    Bugün hainlerin başarısız olduğuna şahit olduğumda; Kur’an okumada yaş sınırının kaldırıldığını, Kur’an kurslarının fazlalaştırıldığını, Yaz Kur’an kursları dâhil olmak üzere tüm Kur’an kurslarına Kur’an, elif-ba ve kitap setlerinin bedava dağıtıldığını, Kur’an kurslarına her türlü desteğin verildiğini gördüğümde “Kim Allaha karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir kurtuluş kapısı açar ve kendisine ummadığı yerden rızık yağdırır” ayetini hatırlıyor ve rabbimin gücüne bir kez daha iman ediyorum…

    Liselerde gençler, din kültürü dersini bir saat görürlerken bugün liselerde isteğe bağlı olarak Din Kültürü derslerinin 7 veya 8 saate çıkarıldığını, “Hz Muhammed’in Hayatı”, “Kur’an Okuma”, “Temel Dini Bilgiler” ve “Din Kültürü” dersleri adı altında gençliğin dinlerini okul ortamında öğrendiklerini, artık öncelerden çok farklı bir eğitim politikasının uygulandığını ve 28 Şubat projesi olan “dinsiz gençliğin” değil “imanlı neslin” yetiştirilmek istendiğini gördüğümde “Allah’ı hakkıyla takdir edemediler Allah güçlü ve kuvvetlidir” ayetini hatırlıyor ve rabbimin “Muntekim” ismine sığınıyorum…

    Camilerin imamsız kaldığını, ehliyetsiz insanların imamlık yaptığını, camilerin ilgisizlikten harabeye döndüklerini, imamların en düşük memur maaşı ile vazife yaptıkları için ikinci bir işe muhtaç bırakıldıklarını, hutbe ve vaazların merkezileştirildiğini, imam ve vaizlerin seslerinin kısıldığını, Diyanetin köreltildiğini, köylerde ölü yıkayacak cenaze namazı kıldıracak imam olmadığı için köylülerin uzak köylere gitmek zorunda kaldıklarını, halkın din bilgisinden ve imam ilgisinden mahrum bırakıldıklarını gördük, yaşadık…

    Ama bugün 28 Şubat mezaliminin aksine her camiye imam atandığını, imam maaşlarını iyileştirildiğini, en ücra köyün imamsız bırakılmadığını, atanan 50 000’e yakın imam ve din görevlisi ile halkın din ihtiyacının giderilmeye çalışıldığını, merkezi vaaz ve hutbelerin kaldırıldığını, ana dilde hutbe ve vaaz uygulamasına start verildiğini ve Diyanetin üzerindeki baskıların bertaraf edildiğini gördüğümde “Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma…” ayetini hatırlıyor ve “Kayyum” olan rabbime iltica ediyorum…

    Formasyon alamadığı için öğretmenlik yapamayan, aldığı ilahiyat eğitimini atanamadığı için kullanamayan, asgari ücretle çalışmak zorunda kalan, binlerce Din Kültürü öğretmenine ihtiyaç olmasına rağmen görmezlikten gelinen, irtica korkusuyla işsizliğe mahkûm edilen ilahiyatçı kardeşlerimin kötü durumlarını sürecin her zulmünü yaşamış biri olarak çok iyi biliyorum…

    İlahiyatçıların dün yaşadıkları olumsuz şartları geride bıraktıklarını, birçok orta ve lise imam hatip okuluna öğretmen ve yönetici olarak atandıklarını, imam, vaiz, müftü vs. olduklarını, birçok üniversiteye araştırma görevlisi olarak başladıklarını ve irtica korkusunun kalmadığını müşahade ettiğimde “zalimler en yakın bir zamanda nasıl devrileceklerini göreceklerdir” ayetini hatırlıyor ve mazlumların şahlandığı bir dünyada umudumu yeniden diriltiyorum…

    İmam Hatip mezunlarına uygulanan katsayı zulmünün yanı sıra İlahiyat kontenjanlarının düşürüldüğünü, İlahiyat Fakültelerindeki öğrenci sayısının hoca sayısının çok gerisinde kaldığını, birçok ilahiyatın kapanma aşamasına geldiğini, kimi İlahiyatların kapısına kilit vurulduğunu, İlahiyat ikinci öğretimlerin kapandığını gördüm ve yaşadım…

    Bugün İlahiyat kontenjanlarının arttırıldığını, ikinci öğretimlerin açıldığını, kapanan ilahiyatların eğitime başladıklarını, 20 İlahiyat Fakültesine ek olarak 100 İlahiyat Fakültesinin açıldığını gördüğümde “Allah’a yardım ederseniz Allah’ta size yardım eder” ayetini hatırlıyor ve Hz. Musa’nın; “rabbim indireceğin her hayra muhtacım/z” duasını tekrarlıyorum…

    28 Şubat zulmüne maruz kalmış, hak ve hukuku ayaklar altında çiğnenmiş, inancından dolayı horlanmış, ihanetlere maruz kalmış Müslüman kardeşim! Yeter artık bir kalk… “Müzzemmil”den, “Müddessir”den sana sesleniyor hak… “Oku” hitabından sonra inen ilk emirdir; “kalk”…

    Kalk! Uyan ve uyandır… Kulluğu ayağa kaldır… Uyuyan insanlığı uyandır… Oturan mazlumları ayaklandır… Kalk! Tüm cihana Rabbin büyüklüğünü haykır… Cehaleti sonlandır… Kalk! Kendini arındır… Kötülükleri toplumdan uzaklaştır…

    Bir asır geçti, yeter… Hep ezildi müminler… Bitmez oldu zulümler… Her tarafta kan akıtıyor zalimler… Susuyor âlimler… Konuşuyor cahiller… Bölünüyor mü’minler… Çatışıyor mezhepler, kavimler, cemaatler… Fitne ekili her yer… Körelmiş gözler… Kulaklarda perdeler… Suskunluğa bürünmüş diller… Hakka gelmiyor kalpler…

    Kalk artık, yeter uyuduğun, boş boş oturduğun, avunduğun… Yeter şeytana uyduğun, mazeretler uydurduğun… Yeter artık korktuğun… Son bulsun umutsuzluğun… Kalk artık, bir kalk… Ayağa kalk… Etrafına bir bak… Kalmış mı ahlak? Görevin değil midir Nuh gibi yılmadan bıkmadan usanmadan hak dava için çalışmak?

    Yeter artık, kalk… Sönmeye yüz tutmuş imanına bir bak… Göster bana hani nerede kardeşi kucaklamak, mazluma ses olmak, zalime karşı durmak… Hani nerede haksızlıklar karşısında susmamak, zulümlerde pusmamak, cennet sevdasıyla yaşamak…

    Kalk artık yeter… Uykuya, uyuşukluğa, bencilliğe, tembelliğe, nankörlüğe, son ver… İradene vahiyle can ver… Artık ses ver… Sessiz yığınların içinden haykır… İmanını ayağa kaldır, zalimleri telaşlandır… Mazlumları ayaklandır… Vahiy bayrağını hayatın her alanında dalgalandır…

    Kalk ve kendini inandır… Zafer, imana uyanlarındır… Ayağa kalkanlarındır… Ölüme dek hak için koşanlarındır… Allahtan başkasından korkmayanlarındır…