Asrın felaketi 6 Şubat depremlerinde ilk olarak İslahiye’ye giden Belediye Personeli Aydın Ekinci, “Her yer yıkılmış, gördüklerimiz sanki bir savaş sahnesini andırıyordu.” dedi.
Türkiye, geçen yıl 6 Şubat’ta "asrın felaketi" olarak nitelenen
Kahramanmaraş merkezli 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin
acısıyla sarsıldı. 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin kişi yaralandı.
Depremin yıldönümünde ilk olarak İslahiye’ye giden Belediye Personeli Aydın
Ekinci, depremde yaşadıkları süreci anlattı.
Hayatında belki de uykudan en zor uyandığı ve uzunca bir süre kendisini uyutmayacak, uykularını kaçıracak o anı anlatan Ekinci,”Deprem haberinin ardından Belediye Başkanımız Sayın Abdulhakim Yıldız Bey'in görev emrini aldıktan sonra Bingöl AFAD'a gittik. Görev yerimizin İslahiye olduğunu öğrendik ve yola çıktık. Uzun yıllar kamyon şoförlüğü yapmam hasebiyle birçok yolu biliyordum. Bu da depremin yol açmış olduğu olumsuzluklar karşısında alternatif yollar kullanma yönünden ekibimize avantaj sağlamıştı. Bazı yollar adeta ikiye ayrılmış yıkılan köprüler yolları kapatmıştı. Bazen tarlaların içinden geçtik bazen ters yönden jandarma yardımıyla ilerledik. Birçok zorluğu aşarak çok şükür İslahiye'ye vardık. Her yer yıkılmış, gördüklerimiz sanki bir savaş sahnesini andırıyordu. 8 gün İslahiye'de görev yaptık. Tabi bu günlerin her biri bir ömür gibiydi. Ekibimiz yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 15-20 kişiyi sağ çıkarmıştı. Enkazda ilerlerken bir ses alındığında herkesi ayrı bir heyecan sarıyordu. Günlerce bir şey yememiş uyumamış olsak bile bu umutlar bizi diri tutuyordu. Ama maalesef çoğu zaman cansız bedenlere ulaşıyorduk. İnsanlar sevdiklerinin ölümünü kabullenmiş enkaz başında tek bir beklentileri vardı: sevdiklerinin cenazesine ulaşabilmek.
Yaşlı bir teyzeyi çıkardık ağzında dua
eksik olmuyor bizlere sarılıp dua ediyordu. Sanırım depremin beşinci günüydü.
Yanımıza birileri geldi, tanımadık tabi. Enkazdan çıkardığımız bir ailenin
yakınları. Adana Toroslarda bir köyden ellerinde yemeklerle sırf bizim için o
kadar yol gelmişlerdi. Düşündükçe hüzünlenmemek elde değil.
Kilis'e patlayan lastiği tamir etmek
için gittim. Tamirci tabi düşünceliydi. Usta 10'da dükkanı açıyorum kusura
bakma dedi. Ben de deprem görevlisi olduğumu söyleyince tamirci plakaya
bakarak: " Kusura bakma kardeşim. Sen bin kilometre benim için yaralım,
cenazem için gelmişsin, değil lastiği değiştirmeyi canımı iste onu sana hemen
vereyim" dedi. Bana sarılıp ağlamaya başladı. O ağlayınca ben de
dayanamayıp ağladım. Bir çorba getirdi boğazımdan geçmese de ikramını geri
çevirmedim. Yan tarafda kıyafet satan küçük bir yer vardı. Üstümüz kirli olduğu
için bir iki parça alayım dedim. O da tamirci de benden ücret almamıştı.
İnsanlara dokunabilmenin hiçbir servete değişilmeyeceğini şu günlerde tekrar
tekrar görüyordum. 8 gün sonra Kahramanmaraş'a geçtik. 3 gün de orda görev
yaptık. Bir binaya yönlendirdiler. Oradan birisi Bingöl çok deprem gördü,
sizler bu konuda tecrübelisiniz, günlerdir cenazelerimizi alamadık, bize
yardımcı olun, dedi. Enkaz altında bir aile 6.güne kadar sesleri geliyormuş.
Bir risk aldık. Binanın çökmüş arka tarafından tünel açıp iç kısma geçtik.
Çocuğuna sarılı hamile bir anne, iki çocuğuna sarılı bir baba... Donarak can
vermişlerdi. Aradan bir yıl geçti fakat bunları ifade ederken ilk günkü gibi
içimi derinden derine bir hüzün kaplıyor. 11 gün boyunca çok şeylere şahit
olduk. Belki
kitaplara sığmayacak şeyler.
12.gün artık memlekete dönüş vakti gelmişti. Maddi manevi bu yorgunluk ile evin kapısını çaldım. Eşim beni görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Günlerce burnumda koku, kulaklarımda siren sesleri, rüyalarımda korku...
Hiç şüphesiz memleketimizin başına
gelen bu hazin musibet, yaşayanın, yaşananlara tanık olanların üzerinde
unutulmayacak izler bırakmıştı.
Cenab-ı Allah hayatını kaybedenlere rahmet eylesin, yaralılara acil şifalar ihsan eylesin. Memleketimizi ve bütün Müslüman beldelerini her türlü semavi ve arzi musibetlerden muhafaza eylesin.
Tekrardan milletimizin başı sağ
olsun.”dedi.