Advert
as

DEPREM BÖLGESİNDE ŞAHİT OLDUKLARIMIZ

  • Abdulkadir ARUTAY
  • 2023-04-05 22:04:21
  • 437 Görüntülenme
  • Depremin ikinci gününü depremzedelere karşı insani sorumluluğumuzu yerine getirmek için Adıyaman’a doğru yola çıktık. Depremzedelerin yanında kaldığımız süre zarfında bir çok şeye şahit olduk. Bunlardan birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istiyoruz.

    İlk gün enkaz başında arama kurtarma faliyetine girdik. Hiç sağ çıkana rastlamadık ama çıkan cesetler çok ağır bir şekilde kokuyorlardı. O ağır kokuya rağmen maskenin içine birkaç kat kolonyalı bez ile ağzını ve burnunu kapatmasına rağmen o kokudan dolayı kusan ama buna rağmen canla başla sırf Allah rızası için cesetleri sahiplerine teslim etmek isteyen hatta belki canlı bulurum diye enkaz altına girip kendini canını hiçe sayan nice fedakar müslümanlara şahit olduk.

    Geceli gündüzlü var gücüyle çalışıp bir damla uyku ile ayakta duran nice isar kahramanlarına şahit olduk. Gündüzünde depremzedelere ulaştırmak için sabah namazı molası verene dek gelen yardım tırlarını boşaltan, yorulmak nedir bilmeyen nice muhlis gençler gördük. Kızının hayati tehlikesi bulunan ameliyatını bırakıp gelen, o gün doğan bebeğini ve ameliyatlı eşini bırakıp gelen, işyerini kapatıp gelen, kırık ayakla elinden geldiğince işin bir ucundan tutmaya çalışan nice diğerkam yiğitler gördük.

    Canlarını, cananlarını kaybetmiş varı yoku enkaz altında kalmış insanların o ağır imtihanına bir de açlık imtihanının eklenmemesi adına sıcak bir aş ulaştırmaya çalışan iyilik elçilerine şahit olduk. Deprem bölgelerine hızla akıp gelen infak dolu tırlar gördük. Türkiye’nin bütün il, ilçe, belde ve köylerinden uzatılan rahmet ve şefkat eline şahit olduk. Kardeşliğe, muhabbete, şefkat gözyaşlarına tanık olduk.

    Evsiz barksız kalan, sevdiklerini kaybetmenin hüznü ile birlikte yalnız kalmaktan korkan insanlara teselli olan, dost olan, kardeş olan Ensarlara şahit olduk. “Korkmayın! Siz burada olduğunuz sürece biz de yanınızda olacağız Allahım izniyle” diye umut aşılayan, kırık kanatlara kanat olan, onların üzerlerine şefkat kanatlarını geren İslamın ta kendisini gördük, görüyoruz.

    Her an depremin ve artçılarının devam ettiği, adeta kıyametin provasını yaşayan ve korku içinde -eli boş- göç eden milyonlara ev sahipliği yapan bir millete tanık olduk. Hatta ümmet coğrafyasının dört bir yanından, katardan, İran’dan, Arabistan’dan, Iraktan ve daha niceleri hatta kendileri ciddi maddi sıkıntıda olan Somali’den, Afganistan’dan, Filistinden, Yemenden gönderilen yardımlara, gıda, giyim, çadır, konteyner tırlarına şahit olduk. Yeniden Haşr Suresi 9. Ayeti kerimenin tecellisine şahit olduk; “Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.”

    Ümmet ruhunun dirilişini, diriliğini, bir vücudun uzuvları gibi, bir binanın tuğlaları gibi sağlam duruşunu, heybetini, birlikte olmanın gücünü, özlenilen günleri, sevinç gözyaşlarını yaşadık.

    Ayrıca dünyanın süsüne aldanıp günahlara dalan nicelerin tövbesine, dönüşüne ve şükürlerine, o kadar yakınlarını kaybetmesine rağmen Rablerinden aldıkları teselliye, ona gösterdikleri teslimiyete ve sabıra şahit olduk.

    Depremin ağır musibetinin içinden bu kadar güzelliklerin yanında, fırsatçılık yapan, oturup eleştiren, bir iki fotoğraf çektikten sonra terkedip giden, yardım etmemekle birlikte masa başında oturup şu kesimi göremedim, bu kesim nerde diyerek sahadakileri inciten, siyasi malzeme elde etmek için depremzedelere yardım gitmesini istemeyen nice sadece küpüne zarar veren kişilerden, guruplardan elbette bahsetmeyeceğiz.

    Biz işimize bakacağız. Yardım faaliyetleri halen devam ediyor; yapabiliyorsak bizzat gidip yardım eli uzatalım, buna gücümüz yetmiyorsa vakıflar aracılığıyla yardımlarımızı ulaştıralım, buna da gücümüz yetmiyorsa onlara dua edelim, bunu da yapmıyorsak en azından gidenleri, gönderenleri, sahadakileri eleştirmeyelim, aleyhlerinde konuşmayalım, sözlerimizle kimseyi incitmeyelim.

    Vesselam...