Okulların
tatil olmasından sonra bir eğitim-öğretim boşluğunda kalan, toplumun bütün
kesimlerine yönelik olmakla birlikte özellikle çocuk ve gençlerimize yönelik
Diyanet İşleri Başkanlığımızın önemli bir faaliyeti olan Yaz Kur’an kursları
konusunda bir değerlendirme yapmak ve bize düşen bazı sorumlulukları
hatırlatmak için bu yazıyı kaleme aldım.
Peygamber
efendimiz Medine’ye hicretinden sonra yaptığı ilk icraat bir mescid inşa
etmekti. Böylece adı Yesrib (bozmak) olan bir memleketin medineleşme
(medenileşme) sürecini mescitte inşa edecekti. Orada ruhi inşa ile birlikte
akıl da inşa edilecekti. Böylece bir cenahı dünyaya bir cenahı ahirete bakan iki
dünyayı da inşa eden şahsiyetler yetiştirmişti. Örnek bir nesil işte burada
yetiştirilmişti. O günden bu yana camilerin bizim yanımızda ayrı bir yeri
olmuştur. Orası hem bir ibadet yeri, hem de bir mektep görevi görmüştür. O
halde ey anne-babalar; çocuklarınızın dünyasıyla birlikte ahiretini de düşünüyorsanız
çocuklarınızı camiye gönderin. Hiç bir şeyini eksik etmediğiniz çocuklarınızın ahrette
sizden şikayetçi olmalarını istemiyorsanız onlara namazı, Kur’anı öğretin ve
camiyi sevdirin. Çocuklarınız evde namaz kılıyor ve Kur’an okuyor olabilir ama
mahşer gününde hiç bir gölgenin olmadığı bir günde kendinizi ve çocuğunuzu
Allah’ın arşı gölgesinde, tabiri caizse protokolde görmek istiyorsanız
gönüllerinizin internete ve WiFi’ye değil camilere ve mescidlere bağlı olmasına
dikkat edin.
Dünyevi
meşguliyetten dolayı çocuklarınızı din eğitimi konusunda ihmal etmişseniz ve bu
açığı erken bir şekilde kapatmak istiyorsanız camiye yani yaz Kur’an kurslarına
gönderin. İnanın çok fazla yorulmanıza gerek yok, çocuklarınız iki ay
içerisinde çok rahat bir şekilde abdestin alışını, namazın kılınışını, namaz
dualarını, oturuşu kalkışı, edebi hayayı yaşayacak ve taklitten gelen
Müslümanlığın tahkiki hale geldiğine şahit olacaksınız. Kurs hocalarımıza
gelince, o çocukların ümmetin bir emaneti olduğunu unutmayalım. Camilerimizde
ekilen o temiz fidanlara son derece ilgili olalım ve onları Kur’an pınarından
sulayalım. Sahte kahramanlar yerine onlara peygamberlerin, sahabilerin örnekliğini
gösterelim. Çocuklarımızın minik gönüllerine öyle bir mescid kuralım ki bir
daha da o bağ kopmasın, istikametleri bozulmasın ve kıbleleri şaşmasın. Köşe
bucaktan, gerekirse ev ev dolaşıp davet edelim. Onları camiye çekecek ve
sevdirecek etkinliklerle şenlendirelim.
İlkokul
ve ortaokul çocuklarının heyecanla camiye koştuklarına hepimiz şahit oluyoruz
ancak lise gençlerimize yönelik faaliyetlerde camilerimiz eksik kalıyor. Bu
eksikliğin gençlerin seviyelerine uygun faaliyetlerle kapatılması gerekiyor. Bu
konuda yapılabilir, yapılması beklenilen ve yapılması gereken çok faaliyet
vardır.
Örneğin;
yaz ayını güzel bir şekilde değerlendirmek isteyen ama evde tek başına
beceremeyen nice gencin bir arayış içerisinde olduğuna şahit oluyoruz. Bu
konuda bazı medreseler bu ihtiyacı karşılamaya çalışsalar da büyük çoğunlukla
yeterli olmamaktadır. Öğrenci yurtları ve pansiyonlar yaz ayı boyunca
değerlendirilebilir ve bu ihtiyaç büyük çoğunlukla karşılanabilir. “Yaz Kampı”,
“Okuma Programı” veyahut “Yaz Okulu” “Diyanet Mektebi” adı altında sportif
faaliyetlerle birlikte gençlere okuma alışkanlığı kazandırılabilir, yapılan
okumalarla, izlenilen filmlerle, eğitim seminerleriyle ve orada görevli hocalarımızın
güzel örnekliğiyle hayatın en çetrefilli dilimi olan ergenlik döneminde gençlerimizin
yanında olabilir, onları dinleyebilir, onlara rehberlik ve manevi danışmanlık
yapabiliriz.
İkincisi,
çeşitli ödüllü yarışmalar düzenlenebilir. Örneğin, Kitap okuma yarışması, 40
hadis yarışması, Siyer yarışması, Peygamberlerin İzindeyiz Yarışması, Kur’an
ilimleri yarışması, şiir yarışması vs. İştah kabartan ödüllerle yüzlerce gence
bu vesileyle faydalı olabiliriz.
Üçüncüsü,
piknik etkinlikleri düzenlenebilir ve orada çeşitli bilgi yarışmaları ve
sportif yarışmalar düzenleyerek bir kaç caminin öğrencilerini kaynaştırabilir
ve onlara cami eksenli güzel anılar biriktirmek konusunda koordinasyon
sağlayabiliriz.
Dördüncüsü,
konferans salonları gençler için etkin bir şekilde kullanılabilir. Örneğin,
onlarca kitaba bedel eğitim ve tarih filmleri, belgeseller ve çocuklar için
animasyon filmleri bir sinema havasında izletebiliriz. Hasılı, biraz dert
edinirsek yapabileceğimiz ve yapmamız gereken bir çok şeyin var olduğunu göreceğiz.
Buna
karşın gençlerimizin inanç değerlerini ve maneviyatını yıkmak için teknolojiyi
iyi bir şekilde kullanarak yoğunca bir çaba sarf edenlere karşı kıt imkanlarla
mücadele etmek tabi ki kolay iş değildir. İnşa etmek, yıkmaktan elbette zordur
ancak bir gönül yapabildiysek, bir ölü kalbe âb-ı hayat olduysak, uçurumun
kenarında bir gencin elinden tutabildiysek bile yeterli değil midir? Geçen yaz
2,5 milyon çocuğun camilere akın ettiğini göz önünde bulundurursak değil
ümitsizliğe kapılmak, büyük bir heyecanla ayağa kalkıp camilerimizde atılan
yeni yüzyılımızın temellerine bir taş da biz koyalım. Ezcümle “hepimiz çobanız
ve hepimiz güttüklerimizden sorumluyuz” “çalışmak isteyene çok sebep, oturmak
isteyene çok bahane vardır.” Yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan hesaba
çekileceğimizi unutmama temennisiyle... Hayırlı ve bereketli bir yaz mevsimi
geçirmeniz duasıyla...
Selam
ve muhabbetle...