Advert
as

MESCİDE BEVLEDEN BEDEVİ

  • Abdulkadir ARUTAY
  • 2023-08-30 16:52:35
  • 447 Görüntülenme
  • Yeni Müslüman olmuş bedevinin biri Peygamber Efendimizi ziyarete gelmişti. Mescid-i Nebide Peygamber Efendimizin yanında namaz kılıp dua ettikten sonra küçük abdesti gelince mescidin bir köşesinde abdest bozmaya başladı. Çölde yaşadıkları için Peygamber Efendimizin yanında fazla kalamayan ve dolayısıyla İslam adabından uzak yaşayan bedeviler için bu gayet doğal bir şeydi. Ancak İslam ile medeniyet bulmuş sahabiler bu durum karşısında telaşa kapıldılar. Resulullah’ın huzurunda ve mescidinde abdest bozmak, hayır hayır, bu olacak iş değil! Kimi oturduğu yerden “Yapma, etme!” diye bağırdı, kimi öfkeye kapılıp bedevinin üzerine yürüyerek engel olmaya çalıştı; o an herkes içinden geldiği şekliyle -duygusal- tepki göstermeye çalıştılar. 

    Olanlara şahit olan Peygamber Efendimiz nebevi tavrı ortaya koyarak hikmetle şöyle buyurdu; “Adamı kendi hâline bırakın (başladığı işini bitirsin). Abdest bozduğu yere bir kova su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil.” (Buhari, Vudu 58, Edeb 80) 

    Daha sonra Resulullah Efendimiz (sav) bedeviyi yanına çağırdı ve ona mescidi kirletmenin doğru olmayacağını, mescidin önemini ve fonksiyonunu anlatarak onu incitmeden, kırmadan, hikmetle edebi öğretmeye çalıştı. 

    Edep gereğince ismi çok zikredilmeyen bu bedevinin bevl etme olayı karşısında Resulullah’ın bu tavrı elbette bizim için bir sünnettir. Ama hey hat ne kadar da uzak düşmüşüz sünnete. Değil bir büyüğün bevl etmesine küçük bir çocuğun altına kaçırmasına dahi tahammülümüz kalmamış. Biz bazı şeylere aşırı mı değer verdik yoksa değer vermeyi yanlış mı anlamışız. 

    Oturup biraz düşünmeye ihtiyacımız var.

    Camileri kutsayalım derken çocukların giremeyeceği bir mekân haline mi getirmişiz?

    Kur’an’ı Kerimi yüceltelim derken çocukların erişemeyeceği yüksek bir yere asmayı mı anlamışız?

    Kâbe kıymetlimizdir derken bir mü‘minin kalbinden daha mı kıymet biçmişiz?

    Arkada gülüşen çocukları cemaatten kovmak gerçekten bir marifet midir?

    Küçükken camiye gelmeyenin büyüyünce camiye geleceğini mi zannediyoruz gerçekten?

    Hırsızdır, arsızdır, günahkârdır dediğimiz çocukları ve gençleri camiden kovarsak gerçekten düzelecekler midir? 

    Oturup tekrar düşünelim.

    Ve yitirdiğimiz hikmetin peşinde bir ömür koşmaya devam edelim. “Allah'ın mescidlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.” (Tevbe suresi 18. Ayet)