Ramazan tıpkı bir mektep gibi her yıl Müslümanları ciddi
bir eğitimden geçirir ve imanlarına ayrı bir heyecan katar. Ramazan mektebinin
birçok dersinden bir kaçını sıralamak istiyorum.
Öncelikle her istediğini hemen verip şımarttığımız
nefsimize bir irade eğitimi verir. Arzularımızı yani nefsi isteklerimizi
erteleme erdemini talim eder. Bunu öyle basit bir şey olarak görmeyelim. Gidin
hastanelere veya hapishanelere bakın, büyük çoğunluğunun arzularını
ertelememekten ya mideyi tıka basa doldurmaktan kaynaklı hastalıklara
tutulmuşlar veyahut anlık öfkelerine, nefislerine hâkim olamamış ve bundan
kaynaklı hapishanelerde tutuklu olduklarına şahit olacaksınız. İşte ramazan
mektebinde aldığımız eğitimle nefsin dizginlerini elimize alıp akıl, vicdan ve
iman ile hareket etme kabiliyetini elde ederiz.
Ramazan, bizlere ümmetin bir parçası olduğumuzu
hatırlatır. Tıpkı komutandan emir alan bir bölük gibi birlikte hareket etme
şuuru kazandırır bize. Nasıl mı? Sahurda “Allah’u Ekber" komutuyla yeme
içmekten çekiliyoruz ta akşama ikinci komutu alana kadar. Bu öyle az buz bir
topluluk tarafından da yapılmıyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye dünyanın
dört bir tarafından iki milyara yakın bu cemaat aynı duygularla birlikte sahur
edip birlikte iftar ediyorlar. Yeryüzünde koca bir sofra serilmiş gibi, nimetin
sahibinin buyur etmesiyle hep birlikte büyük bir huzur ve mutluluk içerisinde
onun adını zikrederek, nimetin tadına vararak, şükür duyguları içerisinde iftar
edip sahur ediyorlar. İşte bu ümmet olma şuurudur. İşte bu ruhtur bizi ayakta
tutan. İşte bu ümmet olma ruhudur enkaz altındakilere el uzatan.
Nemelazımcılığı katleden, aç bırakmakla açın derdine vardıran, empati
duygularını zirveye ulaştıran, zekatlarla, infaklarla, fitrelerle, bunu
ispatlatan işte bu ruhtur.
Ayrıca, yıl boyunca kirlenen, kısmen paslanan kalbimizi
parlatan, arındıran, yumuşatan bir manevi hastanedir ramazan. Dikkatinizi çekti
mi bilmiyorum, bedenimiz ile ilgili hastanelerde o kadar bölüm var ki onun için
koca koca hastaneler yapılıyor. Ancak ruhumuz ile ilgili çok az bölüm veya
hastanelerin olduğunu görürüz. Maddi hastalıkların hastaneleri doğal olarak
maddi yapılar olur elbet. Ancak manevi hastalıklarımızın tedavisi nasıl olur
hiç düşündünüz mü? Yoksa biz manen hiç hasta düşmüyor muyuz? İnsan nasıl ki
bedenen hafif veya ağır hastalıklara tutulur, aynı şekilde de ruhumuz da hasta
düşebilir. Ancak ruhun hastalıkları gözle görülmediği için çok da dikkat
etmeyebiliyoruz. İşte ruhun manevi hastalıklarına; bencillik, kibir, ucb, riya,
haset gibi birçok hastalığa oruç ve namaz gibi ibadetler birer manevi ilaç olur
ve kişinin gönlünü ferahlatır.Böylece Saim, kibir yerine tevazuuyu kuşanır,
kendini başkasına beğendirme derdinden kurtulup rabbine yönelir, haset yerine
başkasına iyilikte bulunmayı, hatta ona dua etme faziletini gösterir. Hâsılı
kendi küpüne zarar veren, içini içten içe kemiren hastalıklardan ramazan ile
sıhhat bulur inşallah.
Ramazanın bereketiyle yaptığı iyiliklere ve ibadetlere
bire yirmi, hatta bin aydan daha hayırlı kadir gecesi ile amel defterini
hayırlarla donatır. Yıl boyunca bilip bilmeden günahlarla kabaran amel
defterini tövbe istiğfarla bembeyaz bir sayfa açtırır ramazan.
Ve ramazan son dersiyle yani itikâf ile birlikte, hayatın
hızlı akan mecrasından insanı çekip alır ve onu bir tefekkür iklimi ile hayat
bahçesine ne ekip, ne biçtiğini gözden geçirme fırsatı sunar. Kalabalıklar
içerisinde bir Hîra iklimini yaşattırır.
“Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır; birisi
iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.”
(Müslim, Sıyam 163)“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’ tan
bekleyerek orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman 28, Savm
6)
Sadece oruçluların geçebileceği cennetin Rayyan
kapısından girebilme ve ramazanın bereketiyle günahlarımızdan arınma, affolunma
ve rahmete nail olma temennisiyle…
Selam ve dua ile…