Kabuller, yaşam
standartları, okumalar, arkadaşlıklar, algı ve güdülenmişlik insanın günlük
hayatına, ilişkilerine ve sözlerine damgasını vurmaktadır. “İnsanın özü sözünde
gizlidir.” “Söz, gönlün aynasıdır.” “İnsanlar, elbiseleriyle karşılanır,
söz(fikir)leriyle uğurlanır.” Gibi birçok söz ve tespit; söz davranış, söz
algı, söz yaklaşım arasındaki ilişkiyi gösterir.
Din, ahlak, kültür, örf ve gelenek bağlamıyla iç içe olduğumuz dönemlerde sözlerimiz, deyimlerimiz ve ifadelerimiz ‘merhamet, adalet, empati, doğruluk ve örneklik’ içermekteydi ve bunlara teşvik etmekteydi. Modernizm, liberalizm, kapitalizm, narsizm, zevkperizm ve menfaat bağlamının çoğumuzu ve etrafımızı kuşattığı günümüzde ise birçok atasözü ve deyimin kavramsal ve anlamsal olumsuzlaşma yaşadığına şahit oluyoruz.
Merhameti, yardımlaşmayı, iffeti, kötü sözden sakınmayı, haramdan kopmayı ve zulme karşı haykırmayı bize öğreten ve yakıştıran bir inanç dünyamız var. Buna rağmen kavramsal savaşı kaybettik. Atasözlerin ve deyimlerin çoğunu modern adına öğretilen, dönen çarka uydurulan veya nefsimizin hoşuna giden sözlerle değiştirdik veya yenilerini ürettik.
‘Güzel bakmak sevaptır.’ Sözü bize tefekkürü öğretirken küçük bir hileyle ‘Güzele bakmak sevaptır.’ Halini almış ve bakıştaki iffet yerini şehvetli bir bakışa bırakmıştır.
‘Daldız, baldan tatlıdır.’ Sözü, bala çalınan kaşığın daha tatlı olduğunu bize anlatırken nasıl olmuşsa ‘Baldız baldan tatlıdır.’ Nahoşluğuna bürünmüştür.
‘Üzümü ye, bağını sorma!’ helal haram endişesi olmayan Yahudi atasözü olup ‘yetim malı, rüşvet, hırsızlık’ gibi mal edinmelerin kılıfı olmuştur.
‘Hayy’dan gelen Hu’ya gider.’ Yaratılış, başlangıç, ölüm, dönüş ve varışın Allah’a ait olduğunu anlatırken ‘Haydan gelen huya gider.’ Şekliyle emeksiz ve kolay kazanmayı, savurganlığı anlatan bir hal almıştır.
‘Teşbihte hata olmaz.’ Benzetilen ile kendisine benzetilen arasında yanlış yapılmamasını ve her benzetmenin doğru ve uygun yapılmasını ifade eder. Oysa şu an argo, sövgü, çirkin, kaba bir ifade ve benzetmeyi meşrulaştırmak için teşbihle ‘Yaptığım hatayı kınamayın; ağzımdan ne çıkarsa hoş görün.’ Demeye getirilmiş.
‘Abdala malum olurmuş.’ Sözüyle derviş, Allah eri ve takva sahibi insanların feraset ve basireti anlatılır. ‘Aptala malum olurmuş.’ Haliyle söz alay, küçümseme için kullanılır olmuş.
Bekârlık sultanlıktır.
(Evlilik ve aileyi hor görme);
Babana bile güvenme!
(Güvensiz ve sadakatsiz olma);
Çok biliyorsan kendine
sakla! (Öğrenme ve öğretmeyi hafifseme, cahilliğe davetiye)
Düşene bir tekme de sen
vur. (Dayanışmadan uzak, ezmeyi esas alma)
Dayak cennetten çıkmadır
ve Eşek cennetini boyladı. (Cenneti kötüleme ve alaya alma)
Fala inanma, falsız da
kalma! (Haramı teşvik ve gayb ilminde Allah’a ortak koşma)
Gözümle görmediğime
inanmam! (Gaybı inkâr ve materyalizmi sevdirme)
Herkesin nabzına göre
şerbet ver. (İkiyüzlü davranışı olumlama)
Sezar’ın hakkını Sezar’a,
Allah`ın hakkını Allah’a ver. (Laik bir yönetimi meşrulaştırma)
Asıl anlam, biçim ve
ruhundan koparılıp söylenen, üretilen bu tür atasözleri, deyimler ve sözler
maalesef ‘haramzadeliği, harama bakmayı, menfaati, haksızlığı, nemelazımcılığı,
zevklenmeyi ve kötü sözü kanıksatmayı’
içerdiği gibi bu haliyle literatüre yerleşmiş ve meşrulaşmıştır. Gönül,
düşünce ve amel dünyamıza vurulan bu darbelere karşı dikkatli olmak ve kendi
kavram haritamıza sahip çıkmak güçlü ve doğru yarınlar adına önemlidir.