İran’da
gözaltında öldüğü veya öldürüldüğü iddia edilen Mahsa Amini üzerinden
başlatılan protestoları hepimiz izliyoruz. İranlı yetkili ağızlar, Mahsa
Amini’nin darp edilmediğini, şiddete maruz kalmadığını, kalp krizine bağlı
öldüğünü söylerken rejim aleyhtarı, feminist, liberal ve Batılı çevreler
ısrarla onun gözaltında aldığı darbeler sonucu öldürüldüğünü söylüyor. Biz burada Mahsa Amini’nin
kalp krizi sonucu öldüğü veya öldürüldüğünü savunmuyor veya reddetmiyor. Bir
insanın -özellikle bir kadının- şiddete maruz kalması veya darp sonucu
öldürülmesi elbette savunulacak bir durum değildir. Neticede her ölüm, bir
yitimdir. Ailesi ve sevenleri açısından bir acı, hüzün ve kederdir.
Haklı
veya haksız ölümler üzerinden rant devşirmek, toplumsal düzeni tedhiş etmek,
hedef saptırmak anlamsızdır ve tasvip edilecek değildir.
Kadına
şiddet, kadın cinayetleri, kadına aşağılayıcı bakış elbette çirkindir. Asla
savunulacak tarafı yoktur. Ama kadına şiddet, kadın cinayeti denilince sokağa
dökülenlerin, kadın savunucusu kesilenlerin, İslam düşmanlığı üzerinden
‘kadının değeri’ diye başlayan cümlelerle çığırtkanlık yapanların kadınla
ilgili suç dosyaları oldukça kabarıktır. Eğer kadına bakış ve yaklaşım adına
yanlışla taş atanlar varsa ki olmalıdır. O zaman lütfen bu konuda en masum ve
günahsız olanlar öne çıksınlar. Biz de onlara inanalım, destek verelim ve her
türlü şiddete karşı onlarla omuz omuza duralım.
Bir
an için Mahsa Amini’yi iddia edildiği gibi saçları açık olduğu için gözaltına
aldığı, orada alındığı darbelerle katledildiği doğru olsun. Burada bir yanlış
varsa İranlı polisin yanlışıdır, burada bir cinayet varsa suçlanacak insanlar
bellidir.
Böyle
bir çıkarımdan hareketle İslam’ın örtüsüne saldırmak, örtüleri fırlatmak,
yakmak neyin nesidir?
Behey
eblehler, kartlarınızı açık açık ortaya koyun biz de bilelim:
Kavganız
İran’la mı, İran polisiyle mi yoksa İran ve rejim üzerinizden savaşınız
tesettür ve Allah’la mı?
Kadına
şiddet derken niçin aklınıza kendi cephenizde ve ağababalarınızın eliyle
şiddete uğrayan, tecavüze uğrayan ve katledilen kadınlar gelmez?
Yoksa
kadın diye sadece saçma sapan özgürlük anlayışınıza aldanan, sapkınlık olarak
addedilen tercihlerde bulunan, namus diye bir kabulü olmayan, şehevi
bakışlarınıza uygun giyinenleri mi anlıyorsunuz?
Namus,
iffet endişesi taşıyan; inancı gereği örtünen, eşine eş ve evladına anne olma
arzusuyla aile kavramını yüceltenler sizin nazarınızda kadın değil mi?
İran’daki
gösterileri ‘kadın hakları ve kadına özgürlük’ adına sahiplenen iç ve dış şer
odakları siz Ebu Gureyb’i hatırlar mısınız? Oradaki Nur isimli iffetli kadını
bilir misiniz? O iffetli kadın Amerika p..lerinin arzuları altında dünyayı
titreten feryatlarla haykırırken neredeydiniz?
Suriye,
Yemen ve Afganistan’da sol devrimlerinizin paletleri altında, emperyalist dünya
kurgularınızın namluları ucunda can verirken ‘kadın’ diye bir kavram yok muydu
dünyanızda?
Çarşafını
çıkarmadığı için israilli bir yaratık tarafından katledilen 18 yaşındaki
Hedil’in ismini kaç taneniz bilirsiniz?
Mısır’da
azgın baltacıların hedefi olan edep yüzlü Esma Biltacı, umur dünyanızda hiç yer
etti mi?
Neden
o gün hiçbiriniz bugün Mahsa Amini için kestiğiniz saçlarınız için samimiyet
adına, özdeşleme arzusuyla çarşafa bürünmediniz?
Mahsa
Amini’yi öne sürerek saçlarını kesen kadınlar, kazıtan Sılho 6-7 Ekim’in masum
ve genç şehidi Yasin Börü’nün kafası taşla ezildi. Acaba, siz sembolik de olsa
kafanıza taş vurmayı hiç düşündünüz mü?
Yoksa
siz çarşafları Silopi, İzmir ve başka yerlerde kölelik diye yakıp sözüm ona
kadını sembolik olarak zincirden kurtaran tiyatrocular değil misiniz?
Vah
vah ne çabuk deşifre oldunuz!
Hışşt
kadın özgürlükçüleri size sesleniyorum! Yüreğiniz mangal gibiyse, gözünüz
kesiyorsa hiçbir suç işlemediği halde kaçırılan ve on dokuz yıldır Amerika
zindanlarında çok zor şartlarda tutulan Afiye Sıddıki için haykırsanıza!!
Niye
sus pus oldunuz! Aslında sizler hakkında hep merak ediyorum:
Gerçekten
elinizde akan onca mazlum kanına rağmen, şeytanları bile imrendiren
şeytanlıklarınıza rağmen nasıl da mazlum rolü oynamayı başarıyorsunuz?