Advert
as

Sahi Bu Toplumdan Ne İstiyorsunuz?

  • YUSUF ARİFOĞLU
  • 2020-07-06 15:42:42
  • 4813 Görüntülenme
  • Elden geldikçe Müslüman kişi ve oluşumlar, pusuda bekleyenlere yem edilmemelidir. 

    Bu yapı ve insanlar üzerinden art niyetli olanlara fırsat verilmemelidir. 

    İnanç, din ve değerlere saldıran; can, mal ve beldemize göz diken bunca iç ve dış düşman varken kardeş olarak bildiklerimiz nice hata ve zaaflarına rağmen afişe edilmemelidir. 

    Batılı emperyalist blokun İslam dünyasındaki hegemonyasını kırmak adına bin türlü hatası da olsa dışarıya karşı ümmetin saflarını zayıflatmamak adına susulmalıdır. 

    Ama kendi içimizde ve sözümüzün ulaşabileceğini düşündüğümüz her yer ve ortamda ‘bağcıyı dövmemek ve üzüm yemek’ adına kardeş bildiklerimizin hataları da söylenmelidir. 

    Onlara ‘Asr Süresi’ çerçevesinde nasihat etmeye, hakkı tavsiye etmeye çalışılmalıdır. 

    Kur’ani edep ve üslupla nasihat etmeye ve hakkı tavsiye etmeye devam edilmelidir. 

    Niye? 

    Düşmanın keyfi gelmesin, kardeşlerimiz üzülmesin! 

    Pusuda fırsat kollayanlar keyiften ellerini ovuşturmasın! 

    Askeri, ekonomik, siyasi ve algısal tahakküm oluşturan sol, sağ, liberal veya milliyetçi klikler Müslüman kişi ve yapıların aleyhine addedilen sözleri kendilerine referans yapamasın! 

    Gel gör ki, bazı icraatlar ve davranışlarda ‘bilerek, art niyet veya nasılsa bana/bize toz kondurmazlar’ edasıyla göstere göstere hatalar yapılıyorsa, 

    Maddi anlamda ciddi ve önemli atılımlar yapılırken manevi saha SOS veriyorsa, 

    28 Şubatları yaşatanların zulümleri, bugün yaşatılan aymazlıklara rahmet okutuyorsa, 

    Birilerinin gönlü alınacak, kınamasından çekinilecek veya kaç buçuk oylarından olunacak diye birçok değerimiz ve şiarımız gün geçmiyor ki tezyif ediliyorsa, 

    Burada hakkı ortaya koyma şekli ve üslubu bir tık daha ileri gidebilmelidir. Yerine göre nasihat yerini ısrarlı ikazlara, yapılan hatalardan vazgeçirecek şekilde kamuoyu oluşturmaya ve hak ölçüler içinde kalacak etkili tepkilere kadar bırakabilmelidir. 

    Bir kötülük gördüğünüz zaman onu gücünüz nispetinde el ve dil ile düzeltme veya kalben buğzetme kudsi dinamiği işletilmelidir. 

    Bütün bunları niçin mi söylüyor ve yazıyoruz? Artık, bazı hatalar ve yanlışlar göstere göstere yapılıyor. Yanlışlar ve yanlışlara fırsat vermeler “Haberim yoktu, beni aşıyor, yapacağım bir şey yok!” türünden savunmaları aşacak bir dozda ilerliyor. 

    Kelli felli kardeşler(!), iktidar nimetinden nemalananlar, Batı’ya manevi düsturlar pazarlayıp ülke sathında maneviyatın altını dinamitleyenler! 

    EBA diye bir eğitim çalışması oluşur, çocuklarımıza pedagoji niyetiyle sanatsız ve ahlaksız sanatçılara(!) masal anlattırırsınız! 

    Pandemi süreci altında insanları yardımlaşmaya çağırır, ardından ‘moral konseri’ adı altında paramızı götürüp ne idüğü belirsiz sanatçılara(!) verirsiniz! 

    Ahlaksızlıktan para kazanan ve meşhur(!) olan bir kadın peçe/tesettüre dil uzatır tepkinizi siz bile işitmezsiniz! 

    LGBTİ ahlaksızlığını bu toplumda meşrulaştırmak isteyenlere sözlü ahkam kesersiniz, savcılarla göstermelik soruşturma açarsınız; ama ‘eşitlik projeleriyle, İstanbul Sözleşmesiyle, 6284 sayılı kanunla ve YKS’ye sinsice dâhil edilen iki soruyla’ yol açarsınız!

    “Hepimiz kardeşiz, bu vatan hepimizin!” diye kükrer ve gürlersiniz; ama Kürtçe, Zazaca ve diğer dillere dönük muamele üveye yapılandan daha beter olur. Öğretmen, atamasında bu dillerin esamesi dahi okunmaz! 

    Ve daha neler neler… 

    Sahi, siz bu toplumdan ne istiyorsunuz?