Advert
as

İSLAMİ BAKIŞ VE SANAL GERÇEKLİK -1-

  • YUSUF ARİFOĞLU
  • 2022-10-05 11:20:36
  • 856 Görüntülenme
  • Günlük hayata yeni giren kelimelerden biri olan ‘Metaverse’ hem Türkiye hem dünyada büyük yankı uyandırdı. Teknolojik bir imkân olan Metaverse aslında sanal bir dünyadır. Kişi, bu dünyaya bir avatarla (sanal kimlik) girebilmekte, alış veriş yapabilmekte, farklı sosyal ilişkiler geliştirebilmekte ve boş zamanlarını değerlendirebileceği etkinlik ve gezilere katılma imkânı bulabilmektedir. Bu sanal gerçeklik, fiziki dünya ile sanal dünyayı birleştirme hedeflidir.

    Teknolojik imkânların hayatımızı çok yönüyle kolaylaştırdığı gibi birçok yönden de olumsuz etkilediği malumumuzdur. Sanal dünya merkezli birçok teknolojik buluş ve imkân aynı zamanda zihinleri, gönülleri ve nesilleri düşünsel, duygusal ve ahlaki olarak değiştirmektedir. Adeta insanları bağımlı hale getirip onu sanal âlemin gönüllü birer kölesine dönüştürmektedir. Maalesef bu değişim ve dönüşüm çoğunlukla olumsuzdur. Bitcoin ve benzeri sanal sunumların insanları ağına nasıl düşürdüğü bilinmelidir.

    Yakın bir zamanda sinema, televizyon gibi teknolojik imkânlar için toptan reddiye doğru bir yaklaşım değildir. Hayatımıza doğru kullanınca doğru dokunabilecek icat ve buluşlara ‘gavur malı’ diye karşı çıkmak yanlıştır. Eşyada asıl olan mubahlıktır. Mekruh ve haram durumu ortaya çıkaran eşyaya yaklaşım tarzı ve kullanma yönüdür. Bardağa su doldurunca şifa ve afiyet vesilesi olur, içki doldurunca haram ve hastalık sebebi olur. Teknolojik aletleri, imkânları ve sunuları da bu örnek üzerinden anlamak ve kullanmak lazımdır.

    Bilim, buluş, icad, teknoloji insanın eldesidir. Bu eldeyi nimet olarak ona veren Allah’tır. Allah’ın insana vehbi veya kesbi olarak verdiği her nimet, elde ve kazanç insana yakışır. Onu kötü yapan, ondan kötülük netice veren insanın kabulü ve kullanım şeklidir. İnternetin hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığı ortadadır. Burada da kulluk bilinci tıpkı gerçek hayattaki gibi devreye girebilmelidir. Bilgisayar veya cep telefonunda siteler arası gezinirken, programlara dâhil olurken yanlış bir siteye de doğru ve faydalı bir siteye de girmek insanın iradesi ve tercihidir. Haliyle sorumluluk duygusu ve haramdan sakınma hissi burada da gerçek hayattaki gibi aktif olmalıdır.  

     İslam, evrensel bağlamda koyduğu hükümlerle insanın mal, can, namus, akıl ve din gibi temel değerlerini korur. Bu sebeple insan hayatı ne kadar kolaylaşırsa kolaylaşsın, imkânlar ne kadar artarsa artsın, teknolojik gelişmeler ne kadar baş döndürücü olursa olsun şeriat insanı korumaya endekslidir ve insanın sorumluluğunun her zaman, zemin ve değişimde omuzlarında olduğunu hatırlatır. İnsana, güven ve güvence verir. Koruma ve sorumluluğu insani değerler üzerine bina eder. Haliyle doğru davrandığı ve değerlendirdiği zaman insana ‘imkân, nimet, teknoloji ve değişim’ adına hiçbir şeyden korkmamasını telkin eder.

    Beşeri ideoloji ve hukuklar bunu yapamıyor. Yani insana ‘beden, haz ve arzu’ yönüyle çok şey sunuyor. Bu noktada insanın önünü alabildiğine açıyor; beş temel değer noktasında insanı ve insanlığı korumuyor, korumaya güç yetirmiyor. İslam, bu beş temel insani değeri sadece kurallarla korumuyor. Bunların korunmasını bir iman, akide meselesi olarak kabul ediyor. İslam; gasp, hırsızlık, çevre kirliliği, adaletsizlik, adam öldürme, zina, istismar gibi suçlara fırsat vermez. Bu suçların gerçek ve sanal âlemde işlenmesini de ayırmaz. İnsana ve insanlığa yakışmayan, zarar veren yanlış, suç, hata her yerde aynıdır ve aynı olmalıdır…