Advert
as

ÇAĞIMIZIN SOYTARILARI

  • YUSUF ARİFOĞLU
  • 2022-08-08 16:41:32
  • 1109 Görüntülenme
  • Dilimizi argo ve sövgü türü sözcüklerden uzak tutmamız gerektiğini biliyorum. Bazen, bazı kişiler ve davranışları öyle bir noktaya varıyor ki tahammül dahi dili tutmak noktasında yetersiz kalıyor. İşte tam burada ‘Çıkar ağzındaki baklayı!’ deyip ağzımızdaki baklayı meramımızı ifade açısından çıkarmak zorunda kalıyoruz.

     

     Soytarı kelimesini duymayanımız yoktur. Bu kelime söylenince zihnimizde hemen ‘maskara, yaltak, dalkavuk, şaklaban ve hınzır’ gibi çağrışımlar geliyor. Türkçeye Farsçadan geçen bu kelime sa'teri kökünden türetilmiştir. Bu çerçevede soytarı, taklit yaparak eğlendiren kimse demektir. Eski zamanlarda hükümdar ve kralları eğlendirmek, şehir meydanlarında ve sirklerde şaklabanlık yapmak ve güldürmek için uydurukça komik hikâyeler anlatan kişiler de soytarı olarak adlandırılırdı. Soytarı, sadece eğlendirmekle kalmaz, başka insanları menfaatleri doğrultusunda küçük düşürüp hükümdar veya krala yaranmaya çalışırdı.

     

    Anlatılır ki; “Eskiden yaşayan kralın biri patlıcanı çok severmiş. Kral patlıcandan her bahsettiğinde kralın soytarısı iç geçirir kral,  patlıcanla ilgili ne derse soytarı tasdik edermiş. Kral: ‘Patlıcan dolması gerçekten mükemmel bir yemektir.’ diye konuşsa, Soytarı, hemen öne atılır: ‘Evet, patlıcan dolmasının üzerine yemek tanımam.’ dermiş. Kral, patlıcan musakkadan bahsetse soytarı: ‘Ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek?’’ diye söze başlarmış. Kral: ‘Her gün üç öğün de patlıcan kızartma olsa yerim.’ dediğinde, soytarı ‘Bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim’ dermiş. Aradan zaman geçmiş, günler akıp gitmiş ve kral patlıcandan bıkıp nefret eder olmuş. Bir gün kral: ‘Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Patlıcan dışında mide bulandıran başka bir yemek daha bilmiyorum.’ demiş. Soytarı, tekrar öne atılmış ve ‘Haklısınız, kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım.’ demiş. Soytarının daha önce patlıcanı övdüğünü bilen bir kişi ‘Yahu! Daha düne kadar sen değil miydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’ diye sorunca soytarı hemen savunmaya geçmiş ve:  ‘Ben, kralın soytarısıyım patlıcanın değil.’ Demiş.

     

    Kıssadan hisse derler ya! Biz de kıssamızı anlattık. Eskinin soytarıları böyleydi.

     

    Eh, şimdi modern(!) çağdayız. Batıl ideolojilerin, dine düşmanlığın, dindara salya akıtmanın, hakka ve doğruya saldırmanın prim yaptığı bir dönemdeyiz. Çağdaşlık(!) adına her türlü ‘ahlaksızlık, seviyesizlik, kâfirlik ve asiliğin’ kişiyi çağdaş(!) diye öne çıkardığı bir çağdayız. Elbette, böyle bir çağın ‘soytarıları’ daha farklı ve daha çok olur.

     

    Lakabı ve etiketi yerine göre ‘politikacı, sanatçı, aydın, gazeteci, akademisyen veya aktivitist’ olsa da bu zamane soytarılarının eğlendirdiği, alkış tuttuğu ve şakşakçısı kesildiği ‘insi ve cinni şeytanları, nefisleri ve kendileri gibi Allah’a asi yandaşları’dır.

     

    Bu soytarılar; Batı’ya vurgun, solculuğa tutkun, Kemalizm’e uçkun, zalim ve işgalciye suskun, çıplaklığa uygun, ahlaksızlığa doygundurlar.

     

    Bu soytarılar; dine kindar, dindara marazdar, ayet ve hadislere gönlü dardırlar.

     

    Bu soytarılar, bazen ekranlardan ulur, bazen sosyal medyadan solur, bazen meydanlarda kudurur.

     

    Bu soytarılar; İslam hariç her dine saygılıdırlar,

     

    Kur’an hariç her kitabı severler,

     

    Ümmetin dilleri ve renkleri hariç her dil ve rengi severler,

     

    Tesettür hariç her çeşit giyime rıza gösterirler,

     

    Minber ve mihrap hariç her kürsüyü ve konuşanı beğenirler,

     

    Mescitler hariç her mekânı kutsarlar,

     

    İslami düşünce hariç her çeşit beşeri ve batıl düşünceye hoşgörülüdürler,

     

    İslami sanat hariç her türlü heykelimsi ve nü sanata methiye düzerler,

     

    Müslüman hariç ölen her canlıya üzülürler,

     

    İslam tarihi hariç her türlü mitolojik tarihe hayrandırlar,

     

    İlahi ve neşide hariç her türlü müziği kendinden geçercesine dinler ve yüceltirler,

     

    Ümmet coğrafyasını ilkel ve yoz bulup Batı coğrafyasına kul köle olurlar,

     

    Edep ve iffet hariç her türlü davranışsal kabul ve tutumu insani bulurlar.

     

    Elhasıl, bunlar doğrunun yandaşı değil yanlışın soytarısıdırlar. Bunlar, aydınlığın bekleyeni değil karanlığın nemalanıcısıdırlar. Bu soytarıları hala tanımadınız mı?

     

    Etrafınızda din ve dindara karşı ne kadar kindar varsa katın içine rahatlarsınız.

     

    Bu çağdaş soytarılardan ve taklitlerinden sakınınız.

     

    Üzerinize gelirlerse taş atmayın taşa yazık olur.

     

    Sadece ‘hoşt!’ deyin ve uzak durun!