Advert
as

Manevi İklimde Ritmi Yakalayabilmek

  • Hasan YILMAZ
  • 2017-05-22 20:05:10
  • 3374 Görüntülenme

  • Bireyin ve toplumun mantıksal çıkarım yapmakta zorlandığı konulardan biri oruç konusudur. Oruç tutmanın karşılığı sadece alemlerin rabbi olan Allah katında olması bunun en güzel örneği. Normal hayatta bireylerin yapmış olduğu çoğu davranış bilinçli  ya da bilinçsiz olması, farklı soruları akla getirebilir fakat oruç tutmanın böyle bir yanı yoktur. Çünkü oruç tutmak tamamen Allah içindir.

    “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı umulur ki korunursunuz. ‘Bu konuyla ilgili yaptığımız araştırmada orucun psikolojik, sosyal ve biyolojik yönünün olduğuna şahit oluruz. Bireylerin bu ay da aç susuz kalması, var olan nimetlerin farkına varması, bu ayda tefekküre zaman ayırması, empati kurarak başka insanları anlaması güzel bir tablo...

    Bireylerin bu yöndeki düşünme biçimlerinin topluma yansımasına baktığımızda ziyadesiyle hayır işlerinde bulunması fitre, zekat, sadaka, insanlara verilen iftar yemekleri sosyal bütünlüğü sağladığı gibi kardeşlik bağlarını güçlendirmektedir.                        

    Bu atmosferde böylesi iyiliklerin yapılması, hırsın azalıp öz eleştirilerin yapılması, açlığın bazen insanın yararına olabileceği izlenimini vermekte. Özellikle düşünürlerin ve sosyologların “aç ayı oynamaz” gibi argo izahları bu ayda iflas etmekte. İnsanlar aç, susuz kalarak telepati yöntemiyle diğer insanları düşünmesi kendi kendine oynamaktan daha mantıklı olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü ecdadımız sadece kendini düşünmemiş kendisi gibi diğer insanları düşünerek toplumla birlikte aç kalmış, susuz kalmış gerektiğinde toplumsal değerleri göz önüne alarak ölebilmiştir. Bu anlamda bizlere örnek olan Efendimiz (s.a.v) kendi hayatında yaşadıklarıyla bizlere güzel mesajlar vermiştir.

    Nasıl mı?

    Allah'ın resul’ü darda kalanları en iyi anlayanlardandı. Yolculuk esnasında geride kalır, kafile de hayvanı zayıf olanları terkisine alır, kafileye yetiştirmek için de zayıf hayvanları sürer ve sahibine dua ederdi. O muhtaç olanlarla da yakından ilgilenirdi. Ebu Eyyüb el-Ensari’den nakledildiğine göre, bir adam tedirgin bir şekilde acele ile Hz. Peygamber’in bineğinin gemine yapışarak önünü kesti ve “Ey Allah'ın resulü bana öyle bir amel söyle ki beni cennete götürsün!” dedi.

    Onun bu tavrını beğenmeyen çevredekiler, “Ne oluyor, ne oluyor?” diyerek ona engel olmak istediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ne olacak, belki bir ihtiyacı var!” buyurdu ve onların müdahalesine engel oldu. Akabinde; “Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan O’na kulluk edersin, namazı kılarsın, zekatı verirsin, sıla-ı rahim yaparsın!” dedi ve bineğinin gemini/yularını bırakmasını söyledi. Hz. Peygamber önce onu empatik bir yaklaşımla anlamaya çalıştı. Bu sebeple kaba da olsa onun bu tavrını anlayışla karşıladı. Sonra sorusuna uygun bir şekilde cevap vererek onu rahatlattı.

    Bizlerde bu mübarek ayda Efendimizi (s.a.v) örnek alarak namazımızla, orucumuzla, ahlakımızla hem kendimize hem de çevremize faydalı olmalıyız. Bu inanç ikliminde göstermiş olduğumuz her davranışın Allah katında bir kazanım olduğunu düşünerek ebedi mutluluğun ritmini yakalayabilmeliyiz.

     

     Selam ve dua ile

    Hasan YILMAZ
    Hasan YILMAZ
    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ