Toplumda
öne çıkan düşünce sistemine baktığımızda daha çok ön plana çıkan düşünce
maddiyat üzerinedir. TOKİ’de eve yazılsam araba alsam ayda bu kadar ödesem
yirmi yıl sonra kendimi amorti ederim. Hep ileriye dönük planlar.
İş
adamları, şu ihaleyi alsam Akdeniz taraflarında arsaya yatırım yapsam yolun üst
tarafına imar çıksa bir tane tarlayı yolun alt tarafında bir taneyi de üst
tarafında alsam daha mantıklı değil mi? Bütün kafa yormalar uykusuz geceler hep
para, saygınlık için.
İhalelere
giderken takım elbiseler en lüks arabayla gitmeler…
Anne
babamı ziyaret etsem akrabamı komşumu ziyaret etsem gibi düşünce yok. Çocuğumun
elinden tutup cumaya götürsem yok. Bir garibana yemek yedirsem bir garibanı
giydirsem yok. Evde Allah’ın kelamını okuyup biraz da olsa çocuklara nasihat
etsem şu dünyanın faniliğini hatırlatsam yok. Namaz kılarken atletle namaz
kılsam ne olacak ki zaten erkeklerde kıstas bellidir. İhale için şık şık
giyinirken ihale masalarında gözler fıldır fıldır fakat namazı atletle, cumayı
terlikle, hutbeyi uyuyarak geçiriyorsun. Değerli bir büyüğümüzün dediği gibi
şimdi oldu mu? Gerçekten de olmadı.
“İnsan kendi kendini tüketiyor, zamanını
hesapsızca harcıyor, vadesi bitiyor, ölüm yaklaşıyor. Ve yine insan en çok
kendine zulmediyor.” Yunus Emre’nin dediği gibi: Zaman hep aktı geçti. Kurudu
vakti geçti. Nice han, nice sultan tahtı bırakıp geçti. Hayat bir pencereydi
hep gelen baktı geçti.
Yeryüzünde
bu kadar işaretler bu kadar uyarıcılar varken bizim sadece maddiyata takılmamız
gafletten başka bir şey değildir. Herkes Mersin’e giderken bizim tersine
gitmemiz gibi. Her gün tersine hareket etmemiz bilinçsiz ve mantıksız
davranmamız inan ki hep zararımızadır. Bu kadar uzun planlı hayaller kurabilirken
neden ömür boyu mutluluğumuz için hayaller kurmuyoruz? Her şeyin kazancını
zararını hesaplayabilirken neden kendi kazancımızı ve zararımızı
hesaplayamıyoruz? Demek ki işimize gelmiyor.
Kazanç
denildiğinde sadece maddi kazancımızı düşünmememiz lazım. Hem maddi hem de
manevi kazancı düşünerek davranış geliştirmemiz gerekir. Bütün akliselim
insanlar, bütün örnek insanlar bu yönde hareket etmiş ve bu yönde tavsiyelerde
bulunmuşlardır. Değerli kardeşlerim rivayetlere göre: Bir insan bir topluma gidip
bütün toplumun kazancını artırmıştır. Nasıl böyle olur sorusuna verilen cevap
çok manidar, “O adam bize cömertliği öğretti.”
Gerçekten
biz toplum üzerine kafa yoruyorsak bizim her konuda örnek olmamız lazım.
Topluma, daha önceki örnek insanların yaptıkları gibi bütün güzel hasletleri
hatırlatmamız hem bizim hem de toplumun faydasına olacaktır. Allah’ın rızasını
gözeterek attığımız her adım, aslında toplum için hem maddi hem de manevi bir
kazanım sağlamak anlamındadır.
Bütün
yaşantımızla insanlara bazı güzellikleri hatırlatmamız dünya ve içindekilerden
daha hayırlıdır. Sadece dünyevi şeylerden bahsetmek insanın değerini artırmaz
aksine düşürür. Bizim topluma her konuda cömertliği öğretmemiz en temel
vazifemiz olmalı.
Selam
ve dua ile…