Memleketimizin insanının en önemli problemlerinden biri
pratik problemidir. Teoriye bakıldığında her şey müthiş, muazzam. Düşünce o
biçim, konuşma o biçim fakat sahaya çıkınca her şeyin konuşulduğu gibi
olmadığını görürüz. Tıpkı sahaya çok gol atma parolasıyla çıkıp çok gol yiyen
takımlar gibiyiz. Bu eksikliği sosyolojide görebilirken değer ve inançta
görmemek mümkün mü?
Neden eksiklik diyoruz? Çünkü insan hata yapabilen,
kusurlu, hatalı, eksik bir varlıktır. Her şeyden müstağni, münezzeh olan sadece
Rabbil alemindir. Hani deniliyor ya kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Madem
kusurumuz eksikliğimiz var bunu fark edip eksikliğimizi gidermeliyiz.
‘’Biz fark edememişiz’’ sözcüğü çok yakın zamanda çok
samimi karşılanmamakta. Neden? Çünkü her şeyin geliştiği bu dönemde arabanın
tekerleği patlasa bile araba gereken uyarıyı verebiliyorsa bir dolap, bir
televizyon, bilgisayar bozulduğunda fark edilebiliyorsa insan kendi eksiklerini
nasıl fark edemez?Tartışılır.
Hâlbuki insanı en iyi uyaran onun kendi organizmasıdır.
Organizma kadar insanı uyaran dengelemeye çalışan başka bir şey yoktur. Bu
konuda inancımız ‘’Din vicdandır.’’ demiştir. Bu bakış açısı aynı zamanda
karakter analizinin ipuçlarını vermektedir. Biraz geniş düşünürsek bizi yoktan
var eden, rızık veren sonsuz kudretin uyarıcılarını dikkate almayıp rahat
davranabilirken evden aranıp misafir var bak şunları almayı unutmayasın ha
denildiğinde sonucu düşünerek sen merak etme tamam ha diyebiliyoruz. Sonrasında
gelen cümleye bakıldığında mesele biraz daha iyi anlaşılmakta. ’’Bak bizi rezil etme.’’
Bizler ev noktasında iş noktasında mahcup olmayı
düşünemezken gelen uyarıları dikkate almayıp ebedi bir hayat noktasında nasıl
mahcup olmayı göze alabiliyoruz akıl karı değil. Teorisi iyi pratiği iyi
olmayan bir toplumun bireyleri olarak kendimizi gözden geçirip ebedi saadetin
adımlarını atmalıyız. Biraz daha hassasiyet biraz daha gayret…
Daha önceleri insanlar yemediğini, içmediğini,
giymediğini bir fakire verebilirken bugün insanlar çöpe atmayı daha sağlıklı
bulabiliyor. Bu zaruretlerin bir insanın idamesini kolaylaştırdığını düşünmeyen
insanlar, sevaplarını çöpe atarak kendini mahcup hale getirebiliyor. Bu
psikolojiyle hareket eden insanların davranış boyutlarına baktığımızda hayatın
çoğu evresinde sıkıntı yaşadığı gibi sıkıntı yaşatabiliyor.
Bütün bu verilerden yola çıkarsak toplumda ince
düşünememe, değer, ahlak probleminin olduğunu ya da yanlışlarda ısrar etme,
yanlışlara mantıklı bir cevap verme hastalığının olduğunu söyleyebiliriz.
Konuyu biraz eğitimle ilişkilendirirsek çocuk ders çalışmaz ortaya konulan
teşhis şu olur: Çocuk plan ve strateji bilmiyor. Ya da çocuk nasıl matematik
çözeceğini bilmiyor. Tamam, burayı anladık, çocuğa on defa okul kapısının
önünde sigara içme denildiğinde çocuk aynı hareketleri yapıyorsa nasıl izah
edeceğiz. Bu sözün anlaşılmayan bir tarafı var mı?
Bu öğrenci plan da strateji de matematik de öğrenebilir
fakat laf dinlemiyorsa ahlaki değerlerden yoksun ise bir anlamı var mı?
Üniversitedeki bir bayan öğrenci yaşlı hocasının yanında ayak ayaküstüne atıp
hocasını dinlemeye çalışıyorsa bilge de olsa bir anlam ifade eder mi? Bu yüzden
diyoruz ki yanlışlarda ısrarcı olmayalım, lütfen ahlaki değerlerimizi, en
önemlisi rıza-i ilahiyi unutmayalım.
Selam ve dua ile…