Geçen gün memlekette çarşamba pazarını geziyorum herkes dışarıda
alış veriş yapıyordu. Bu kadar insan dışarı çıkabiliyor da neden öğrenci okula
gidemiyor sorusu aklıma geldi. Üstelik öğretmenler gününde öğrenciyi
öğretmenden mahrum bırakmak…
Gülü dalından koparmak…
Satre’nin şu sözü aklıma geldi “Bir kurumdan öğretmenleri ve
öğrencileri çekerseniz beton yığınından başka bir şey kalmaz.” Gerçekten beton
yığınından başka bir şey kalmadı. Avrupa da eğitim öncelenirken bizde
esnekliğin olmaması çok ilginç…
Herkes bir şekilde rızkını temin etmeye çalışırken özel öğretim
kurumlarındaki öğretmenleri geçen yıl marttan itibaren asgari ücretin yarısına
reva göstermek hangi mantığa hangi vicdana sığar? Hiçbir formül geliştirmeden
özel okulların ve özel öğretim kurumlarının pasifize edilmesi algıyı oldukça
zorlaştırıyor.
İşverenin kısa ödenek alamaması, vergiyi sigortayı ödemesi, yüklü
kirayı ödemek zorunda kalması, birçok özel okulun ve özel öğretim kurslarının
kapanmasına neden oldu. İnsanlar bu tabloyu gördükten sonra nasıl cesaret edip
yatırım yapacak? İnsanın kendi insanına faydalı olmaya çalışırken uzatılan elin
kendi insanı tarafından engellenmesi kadar acı bir tablo yok. Yazık değil mi?
Sağlıklı düşünmemek yanlış politikalar üretmek sadece bize mi has bir kültür?
Geçen yıldan bu yana eğitimde atılan yanlış adımlar eğitim camiasını
ciddi anlamda üzmüştür. Yaş gruplarına getirilen kısıtlamalar esnetilebirdi.
Saat ondan sonra okuyanlara dışarı çıkma
izni verilebilirdi. Eğitimdeki gün sayısı, ders süresi azaltılabilirdi.
Bir kapat bir aç mantığı bize yakışmayan bir mantık.
Bir hafta önce okulların dışarıdan daha güvenilir olduğu
savunulurken bir hafta sonra pasifize edilmesi bir çelişki değil mi? Özellikle
özelin şartlarını devletin şartlarıyla bir tutup perspektif geliştirmek ne
kadar mantıklı? Tartışılır. Özelin mantığı devletin yükünü azaltmak iken
devletin mantığı özelin yükünü arttırmak mı?
Bir eğitimci olarak yaptığım araştırmalara göre velilerin çoğu,
çocuklarının yüz yüze eğitim görmesinden yana. Sosyal realite bu yöndeyken
görmezlikten gelip kolaycılığa kaçmak doğru bir yaklaşım değil. Artık
kronikleşmiş eğitim anlayışımıza bir çare bulmak gerek. Sürekli müfredatla
oynayıp yayınevlerini zor durumda bırakmak istihdama vurulan bir darbedir.
Bunun zincirleme şeklindeki etkisine baktığımızda özel eğitim
kurumlarındaki yöneticilerin senetleri, çekleri ödeyememe biçimi ve sonuçları
eğitim açısından ciddi bir sıkıntı. Eğitimcilerin ekonomik sıkıntılarından
dolayı mahkeme koridorlarında görülmesi rol ve model açısından sıkıntı değil
mi? Bu kadar zaman zarfında binlerce öğrenci yetiştiren, memlekete faydalı olan insanları bu hale sokmak olsa
olsa pelikan anlayışından başka bir şey değil.
Her noktada mutabakat sağlanırken eğitim noktasında çeşitli
komisyonlar kurulmalı. Özellikle eğitim noktasında ciddi tecrübesi olan
temsilcilerin görüşleri dikkate alınmalı. Yapıcı eleştirilerden yola çıkarak
kabul edilen her hata, bir zafer olarak algılanmalı. Toplumsal fayda dikkate
alınarak çözüm için atılan her adım kıymetli olmalı. Dost acı söylediği için
dostların görüşleri diğer görüşlerle birleştirilerek sentezi yapılmalı.
Eğimdeki sorunların bir an önce çözülmesini ümit ederek iyi bir
neslin yetişmesi için eğitimin hak ettiği yerde olmasını diliyoruz.
Selam ve dua ile…