Toplumsal sorunlarımızdan biri insanların adalet isterken
herkesi acımasızca yargılamaya çalışması. Konuya mantıksal olarak bakıldığında
adalet isteyen bir toplumun, yargılamaktan ziyade adaletin tesisi için katkıda
bulunması lazım. Bu konuda bazı sosyologlar, “Sorunun bir parçası olmak
istemiyorsan çözümün içinde yer almalısın.” demişlerdir.
İnsanların çözüm odaklı düşünmekten ziyade sorun odaklı düşünmesi adaletin tesisini geciktirecektir. Adaletin bozulması, terazinin bozulması; terazinin bozulması, toplumsal dengenin bozulması demektir.
Toplumsal yapının öğeleri bir bütün arz ettiği için herhangi bir öğenin zarar görmesi diğerine sirayet edip, toplumsal yapıyı zedeleyecektir. Tıpta da böyle değil mi? İnsanın herhangi bir rahatsızlığı diğer rahatsızlığını etkiler ya da herhangi bir enfeksiyon organizmanın diğer organlarını etkileyerek kronikleşmiş rahatsızlıkları ön plana çıkarabilir.
Bu bakış açısı coğrafik özelliklerde de benzerlik gösterir. Herhangi bir fay hattının harekete geçmesi diğer fay hatlarını harekete geçirir. Coğrafik olarak fay hatları olur da sosyolojinin fay hatları olmaz mı? Sosyolojin fay hatları ahlaksızlıktır, riyakârlık, yalancılık, ikiyüzlülüktür.
Toplumda bu özelliklerin ön plana çıkması, normalleşmesi çöküntü sebebi değil mi?
Bu çöküntünün enkazı hiçbir enkaza benzemez. Belki normal enkazlar belli günde belli yılda temizlenebilir. Fakat bu enkaz tahmin edemeyeceğimiz kadar zaman alır. Allah korusun bir yerde ahlak ölürse insanlık ölür. Ahlak derken bütün değerleri gözeterek hassasiyeti kast ediyoruz. Bu anlamda insanların sorunlarını dinlememek, sürekli insanların kusurlarını konuşmak, doğru yola istikamet için çaba sarf etmemek bir sebeptir. Aklımıza şu gelebilir “ne olmuş kırıcı bir laf söyledim. Ne olmuş üç aydır borcumu ödemiyorum, ne olmuş adamın işine karışmışım.” Olmaz kardeşim olmaz…
Biz kırıcı değiliz tamirciyiz bize gelen sıkıntıları çözmekle, bize gelen bozuklukları tamir etmekle mükellefiz.
Bir ustanın gelen arızaları tamir etmek yerine bozduğunu düşünürsek acaba toplumdaki tanımlamamız ne olur ya da yapılan tanımlama bizlere yakışır mı? Belki de basite aldığımız bu yaklaşım toplumsal olarak ciddi bir sorun olabilir. İnsanların inanç ve değer sahiplerine güvenmesine rağmen basit kusurlardan yola çıkarak basit eleştiriler yapması bunun en güzel örneğidir.
Konuyu biraz daha açıp örneklendirirsek muhabbet esnasında “Hocam sizin şu arkadaşınız çok iyi vallahi on yıl eve gelmesem çocuklarımı kardeşime değil şu kardeşinize teslim ederim. Lakin bu kadar güvenilir bu kadar iyi bir insan nasıl böyle küçük hata yapar hayret ediyorum”
Bu örnekten yola çıkarak işte adalet bu inceliktedir, diyoruz. Terazinin dengesi, bağlamanın notaları hep incelik istediği gibi toplumun bütün bireyleri bir nota gibidir. İnce ve anlayışlı davranış görmedikleri zaman farklı sesler çıkarmaya başlarlar. Her durumda farklı incelik isterler. Tıpkı saz gibi sazın havası ayarlanmadığında saz akort(ayar)ister.
Bazen diyoruz ya “bu insanlar bizden ne istiyor?” diye. Bu insanlar bizden ayar istiyor kardeşim…
Ayar verenleri daha çok seviyorlar saz gibi daha güzel ses çıkartıyorlar. Toplumdaki araştırmalarımdan yola çıkarsam sadece selam verenler ile selam verip sarılanlar arasındaki kıyasımda sarılanların daha çok elektrik verip elektrik aldığını müşahede ettiğimi söyleyebilirim. Ayardan kastım adalet için ayar, Allah rızası için ayardır.
Selam ve dua ile…