Selam gözümün göre bildiği uzaklık,
Selam yüreğimi kendisine dönük tutan candost…
Her satır değil, bütün satırların seni anlatamayacağını bilerek, yinede yazmaya çalışıyorum.
Belki burada yazacağım birçok şey senin gözünden sonsuz bir boşluğa dökülecek ve kaybolup gidecektir.
Ama sen gibi bir Candost'a içimden gelen her şeyi yazmak istiyorum.
Günlere, aylara ve yıllara vurduğun zaman oldukça uzun. Ancak ayrıldığımızdan bugüne kadar geçen zaman, gökkuşağının ömrü kadar sürmüştür.
Değerli bir dosta duyulan özlemi hakkıyla ifade edecek kadar bir zaman bulamadım.
Dost can olunca, istersin ki onun için yazacağın her harf bir kuyumcu dükkanındaki mücevherler kadar değerli olsun.
Ben bu düşüncelerle mektubuma başlıyorum. Yazmaya vaktim olmadı.
Çünkü yaşadığım yerde, zaman gökkuşağının gökte asılı kalabildiği kadar sürüyor.
Böyle bir durumda sana olan özlemimi tek bir kelimesini fire vermeden yazmak istiyorum.
Bu duygularla satırlarıma başlıyorum;
Selamların en güzeli olan Allah'ın selamı ile Candostum'u selamlıyor, hasretle ve muhabbetle kucaklıyorum.
Nasılsın?
Umuyorum ve diliyorum ki, böyle ihmalkar bir dostunu yüreğinde tutacak kadar iyisindir.
Aslında ben bu satırlarımda sana ayrılıktan, özlemden ve hasretten bahsetmek istiyorum...
Ayrılık nedir? Özlem nedir? Hasret nedir?
Geçenlerde bir dostuma sordum,
''Ayrılık nedir?'' diye;
''Hangi ayrılık?'' dedi.
''Kaç çeşit ayrılık var ki?'' dedim;
''Mesela bazı ayrılıklar kavuşmak içindir. Bazı ayrılıklar kurtuluştur, bazı ayrılıklar acı, özlem ve hasrettir.'' dedi,
''Şems gidince, Mevlana nefessiz kalmış, bu acıdır.
Şems geldi dediklerinde, Mevlana nefes almış, bu kavuşmadır.
Mevlana'ya ''gel bize sema yaptır'' dediklerinde, ''Şemsin olmadığı yerde sema yapmak acıdır. hasrettir.'' demiş.
O halde ben ayrılığın her halini yaşıyorum değerli dost.
Sonra tekrar düşündüm, ayrılık nedir diye.
Birden bire büyük bir acı oturdu yüreğime ve dedim ki; ''en büyük ayrılık, özgürlüğe uçuyorum deyip dostu esarette yalnız bırakmaktır.''
Ben şimdi tam da bu acıyı yaşıyorum.
Biliyorum, tam da bu anda, ''ey gidi dost, ayrılık bu kadar kolay mı?'' diye geçiriyorsun içinden.
Merak ediyorum; insan bir aradayken de ayrılık yaşayabilir mi?
Sevgili dostum; ben sana bu satırları yazarken, bir arkadaşım uğradı yanıma, ona da sordum''ayrılık nedir?'' diye.
Bana çok enteresan bir cevap verdi. Dedi ki;
''Bir dostun kalbinin hüzünlü oluşunu bilmektir.''
''Peki acı nedir?'' dedim.
''Dostun kalbi hüzünlü iken, senin gülebilmendir.'' dedi.
Bu söz, dostum dediğim insanlara karşı, beni gerçekten hüzünlendirdi...
Az önceki gülüş benden gitti, yerine solan bir yüz bıraktı.
Yüreğim yüreğine dönük olan değerli dostum, candosta karşı vefasız olduğum hissine kapıldım.
Şu an yüreğime karlar yağıyor.
Beyazlığı, temizliği elbette ki güzeldir. Ancak ayrılığın üzerine yağıp, yüreği üşütmesi acı vericidir.
Dostuma şunu itiraf etmek istiyorum;
Buna inan, benim mevsimlerim senin yüreğin gibidir.
Yüreğin iyi ise, bende iyiyim. Değilse bende değilim.
Bir dostun hayatında kaç bahar, kaç hazan, kaç ayrılık olur bilmem.
Ancak ben seni yapayalnız bıraktım.
Bir hazan mevsiminde benim yüreğim hazanda kaldı, ya sen hangi mevsimi yaşıyorsun can dostum?
Ayrılık dedim de aklıma şu geldi; vuslat, dostluk bağında açan gülse, ayrılık o gülün solmasıdır.
Bak dostum, şimdi böyle ayrılık, vuslat, bahar, hazan dedim de, içime koca bir sessizlik ve burukluk çöktü...
Diyorum ki sen şimdi bu satırları okurken, bir tebessüm etsen, yüreğim yüreğine dönükken, ben birden mutlu ve huzurlu olsam.
Hep derler ya, dostun yüreği bırakmazmış dostu.
Bak şimdi hep ayrılıktan, özlemden bahsettik ya, diyorum ki sen yüreğini masmavi gök gibi bir sersen üstüme, ben huzuru yamacında bulsam.
Karanlıkların korkutamadığı,
soğuğun donduramadığı,
sıcağın yakmadığı, huzur deryası yüreğine sığınsam.
Yüreği dört mevsim bahar olan Candostum.
Birlikte geçirdiğimiz zamanlar, hep bahar kaldı gönlümde.
Tebessümünle aydınlandı her günüm.
Muhabbetin, çöldeki vaha oldu çoraklığıma.
Zaman, şimşeğin çakışında ki ışık gibi geldi geçti ben sana içimi dökerken...
Son sözlerimi ışıksız ve karanlıkta yazmak istiyorum.
Değerli dostum; sen benim için baharsın, bende biliyorum ki bahar yeşil yapraklarını, çiçeklerini ve meyvelerini tek tek verir tabiata.
Her yaprak, her meyve dostu taşır bahar yürekli yarenlere.
Yürek, dostu özleyince saçmalar, her kelimede, her satırda.
Ama inan ki, dosttan alacağım tek bir iyi haber, ayrılığın üstüme örttüğü zifiri karanlığı böler, çıkarır beni aydınlığa...
Can dostum, ciğer dostum, tanımaktan onur duyduğum, birlikte geçirdiğim her saniyeyi kendime verilmiş en büyük nimet olarak gördüğüm...
Biliyorum sen öyle bir dostsun ki, benim gibi yüzlerce insanın yüreğinin en baş köşesindesin.
Yüreğinde olmamak, benim için en büyük ayrılıktır.
Yüreğinde olduğumu bileyim, ayrılıklar vuslata dönüşsün.
Selam sana, muhabbetler sana
Sana ve senin gibi dostlardan ayrı zindanda yatana...
Gönül isterdi ki dostlar bir arada ola..
İşte o dem bayramlar bayram ola…
Bütün can dostlarımın Mübarek Kurban BAYRAMLARINI TEBRİK EDİYORUM.
Selam can dostum Muhammed ŞAKİR Ağabey’e….
Dostlardan bir isteğimiz var bizleri dualarından eksik etmesinler.
Dost ve kardeş yusufiler için de yetkililerden bir isteğimiz var bir kez de adalet mekanizması onlar için çalışsın.