"Kadın hakları ve kadının şahsiyetinden söz etmek, İslam’ın kadın hakkında ki görüşünü ortaya koymak ve bunu kabul etmek başka mesele, o görüşle amel etmek, İslami olduğuna inandığımız değerlere göre hareket etmek, yani İslami görüşü pratize etmemiz ve inandığımız hakları sosyal düzenimize ve yaşamımıza tatbik etmemiz ise başka bir meseledir. Fakat genellikle bizler teoriyle iktifa ediyoruz. "(Ali ŞERİATİ)
Söz konusu toplum ve toplumun inşası ise orada ilk plana almamız gereken kadındır. Kadının özgürlüğü denilince ilk akla gelen İslamdır.
Yaşamımızda İslam, toplumumuzda İslam, sosyal ilişkilerimizde İslam, kadın hakları noktasında İslam, çocuk hakları noktasında İslam, aile hakları noktasında İslam... Yani hayatımızın tamamında olması gerekenin İslam olduğunu söylüyor ve savunuyoruz. Ancak dönüp baktığımızda İslam hayatımızda söylemde ve teroride kalıyor, pratikte ise yaşadığımız gayri-islami bir yaşam, gelenek, görenek ve baskın sapkınlıktan öteye geçmiyor.
Toplum öyle bir noktaya gelmiş ki; pratikte islamı hayatımıza tatbik etme söylemi bile korkutucu bir boyuta gelmiştir.
Kadın hakları denilince, kadının toplumdaki rolü de mutlak mana da masaya yatırılmalı, bu hak bilimsel ve düşünsel bir çerçeve de ele alınmalıdır.
"Eğer kadının insani ve İslami haklarını verirseniz; onu bu hücuma en iyi direniş gücü olması için en güzel unsur yapmışsınız demektir." (Ali ŞERİATİ)
Yaşadığınız toplumda İslami emir ve yasaları hayatınızın her alanında uygulamak istediğinizi söyler veya bu yasaların fıtratınıza uygun olduğunu savunur, öbür taraftan İslam ile ilgisi olmayan adet ve törelerinizle toplumsal yaşamınızı sürdürürseniz, siz doğru adına yanlış yapmış olursunuz.
Böylece din adına, dinle savaşmış olursunuz.
Özellikle kadının toplumdaki yeri ve rolü açısından siz din ile dindenmiş gibi görünen ama aslında gelenek ve göreneklerden kaynaklı yapıyı birbirinden ayırmazsanız, İslam dininin kadına verdiği değeri, mevcut toplumlardaki davranış tarzıyla karıştırır ve eksikliği dine mal etmiş olursunuz. Veya İslam dininin kadına değer vermediğini savunursunuz.
İslamın insana verdiği hak ve değerler fıtrat kaynaklıdır. Fıtri olan hak ve değerlerin zaman içinde tükenmesi, eskimesi ve geri kalması söz konusu değildir ve insanlığın ömrüyle paraleldir. Ancak edinilen veya verilen haklar ister sosyal sistemden kaynaklı olsun, isterse üretim ve tüketim sistemine bağlı olsun, süreç içerisinde gelişme ve değişmelere bağlı olarak eskir, değişir ve menfi bir hal alabilir.