Bir dine inanmak veya inanmamak modern dünyanın sürekli gündeme getirdiği ve övündüğü hususlardan biridir. Zengin kilise ve fakir halk. Kralın üstünde veya halkın seçtiği başkanı atama veya atamama hakkına sahip papa. Özellikle Avrupa halkları kilisenin baskılarına karşı asırları bulan mücadeleler verdiler ve kiliseye karşı özgürlüklerini kazandılar.
Fikir şu: Hristiyan Hristiyan, yahudi Yahudi, ateist ateist veya Müslüman Müslüman olarak kalmalı; uygun ortamlarda dinini, fikir veya felsefesini başkalarına zorlama ve baskı yapmadan yaşayabilmeli. Uygulama nasıl?
İlk zamanlar Türkiye’den Avrupa’ya çalışmaya giden Müslümanlara Acrupalılarhoşgörülü davrandılar. Gidenlerin hatırı sayılır bir kısmı daha çok para kazanmak için kendini harap etti. Bu çalışkan Müslümanlar onları cezbetti. Hatta biri; Hasan adlı arkadaşı görmek için fabrikasına gittim fakat bu isimde birinin çalışmadığını söylediler. Az sonra Hasan çıkageldi ve “işte bakın Hasan geldi. Bu arkadaş” deyince, “ Ya bu mu? Bunun adı Kırıcı. Buna Kırıcı diyoruz.”
Niye kırıcı. Çünkü sürekli beton kırıyor. Tabii birkaç yıl içinde tükeniyor. Aynı şekilde yüksek para karşılığında zehirli atık kısmında çalışan ve zehirli olduğunu bilmediği için ciğerleri iflas eden arkadaşlarından bahsediyordu Avusturya’da yaşayanlar.
Yerleşik Müslümanlar değişik din ve kültürlerle bir arada yaşamanın formülleri üzerine kafa yoruyor. İnsaniyetini yitirmeyenle beraber konferanslar veriyorlar, seminerler veriyorlar veya fikir alış-verişinde bulunup birbirlerini tanıma yollarını deniyorlar. Konferansın birinde bir Avusturyalı bayan konuşmacı özgürlükten bahisle Müslümanlara saygı göstermemiz gerek dediğinde yine bayan bir dinleyici ayağa kalkar ve:
-Ama bu Müslümanlar yüzünden artık biz de çocuklarımız da domuz eti bulamayacak hale geldik geleceğiz. Bu Avusturyalılığı bitirmektir. İhanettir.
-Hanımefendi! Ben vejeteryenim, et yemiyorum. Haliyle domuz da yemiyorum. Avusturyalıyım. Şimdi domuz yemediğim için Avusturya değerlerini yok mu ediyorum. Avusturyalı değil miyim? İhanet mi ediyorum
-Hayır. Yok..gerçi ben de vejeteryenim.
Olay aynen böyle. Öyleleri de var.
Bu düşmanlığı özellikle kimi medya körüklüyor. Avusturya’nın nüfusu 8.5 milyon. Bize anlatıldığına göre reklamlarla ayakta duran ve bedava dağıtılan kimi gazeteler İslam düşmanlığını sürekli gündemde tutuyor. Metro ve tramvay hatlarında bu gazetelere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Halk metro ve tramvayları çok aktif kullanıyor ve bu gazeteleri muhakkak suretlealıp inceliyor. Hani çoğu bu haber doğru mu değil mi demez o ayrı. Kendimiz de bu gazetelerin duraklarda deste destebulunduğuna şahit olduk. Şu anki başbakan SebastianKurz’un seçimleri kazanmasında bu gazetelerin ciddi desteği var. Hatta onlar sayesinde kazandı dersek abartmış olmaz.
Medyanın kışkırtmalarından dolayı bayanlara hakaretler ediliyor, bayanlar aşağılanıyor; hatta tükürmeye maruz kalıp depresyona giren Müslüman bayanlar olmuş. Kimi semtlerde Müslüman bayanlar tek başlarına rahatlıkla gezemez durumdalar.
Bu yayınlar meyvesini verdi ve İslam düşmanlığı hızla yayıldı. Bu amaçla “başörtü yasağını” anayasaya almaya çalıştılar. Gelen sert tepkiler üzerine yasağı “peçe” ile sınırlandırdılar. Gerçi ülkede peçe takan Müslüman bayanların sayısı çok azdı..
İşin komik tarafı bu yasa kapsamında soğuk vb nedenlerle yüzünü kapatan kimi Avusturyalılar 150 europara cezası aldılar.Kime niyet kime kısmet.