Advert
as

Mülteciler

  • Faruk TELCİ
  • 2018-02-26 12:00:39
  • 3448 Görüntülenme
  •  

    Sanayi devrimi ve devamında gelen sömürge faaliyetleri Avrupa’yı maddi açıdan hayli zengin etti. Teknolojik üstünlüğüyle bunu fırsata dönüştüren ülkeler pastadan büyük payı aldılar. Geç dönem birliğini sağlayan ve güç-servet kavgasına katılan Almanya beraberinde Avrupa’da büyük yıkımlar getirdi.

    Birinci ve ikinci dünya savaşında Avrupa yıkılıp yeniden inşa edilirken dışarıdan çalışan elemanlara ihtiyaç duydu. Birçok ülkeye davetler gitti. Kendi ülkelerinde yeterli imkanlara sahip olmayanlar Avrupa’ya akın edenler,  çalışıyor, üretiyor, ağır işlerde çalışıyorlardı. Almanlar ve diğer Avrupalılar bunları seviyor, bağırlarına basıyordu.

    Geçici gelmiş nazarıyla olaya baktığında kimse ailesini getirmemiş. Kazançlarının çoğunu ülkelerine yatırım amaçlı gönderiyor. Yıllar geçiyor ve “biraz daha birikim yapıp temelli dönerim” diyenler bir türlü dönmez oldular. 3-5 yıl derken gittikleri ortama alışan gurbetçiler ailelerini de yanlarına almaya başlar. Kendi semt ve ortamlarını oluşturan bu gurbetçiler değer ve kültürlerini de beraberlerinde getirirler.

    Aradan yıllar geçer ve ağır sanayi vb nedenlerle çok büyüyen ve gelişen bu ülkeler rahat ve konfora alışır. Bu kazanımları kaybetmek istemeyen halk bu saikle sisteme dört elle sarılır. Çünkü hafif bir sarsıntı ile Avrupa’nın ne hale geleceğini iki büyük yıkım görmüş olanlar iyi bilir.  “Birleşme” politikalarının hayata geçirilme nedeni de aslında bu.

    Sistem büyürken beraberinde bazı sorunları da oluşturdu. Birliğe yeni ülkeler katılırken yüklerini de getiriyor. Ayrıca soğuk savaşın bitimiyle doğu bloku ülkelerini de yutan bu blok refahı dağıttığından dolayı lokomotif görevi gören ülke halklarından isyan sesleri yükseliyor.

    Bu arada Müslümanlar hızla artıyor, kazandıkları paraları ülkelerine gönderiyor, üstüne bir de bir türlü asimile olmuyor hatta Avrupalıları da İslam’a cezbediyorlar. Müslümanların dinlerine ve değerlerine bağlılıkları kimi Avrupalıları da rahatsız etmeye başlıyor.

    Son dönemde bazı Müslümanların çocuklarını okutmaya başlaması bazılarını ters tepki vermeye itiyor. Çünkü gurbetçi ve mültecileri hep ağır ve ayak işleri yapanlar olarak görenler; kendileri ile eşit seviyede görünce buna kendilerince önlem almaya başlıyor. Yani işçi-gariban mülteciye evet; bürokrat-okumuş gurbetçi-mülteciye hayır.

    Kimi zaman mülteciler aleyhine propagandalar olsa da yukarıdaki sebeplere binaen mültecilerin ülkeyi terk etmesini istemeyen ciddi bir kitle var. Çünkü sosyal devlet anlayışının da etkisi ve devletlerinin kendilerine sunduğu konforlu yaşam sebebiyle mülteciler geri dönerse rahatlarının bozulacağını biliyorlar. Böyleleri olmakla beraber insani sebeplerle mültecilerle dayanışma olanlar vardır. İnsan olmak.

     

    Kısaca mülteci ve gurbetçilere karşı olan Avrupalıların tavrı çeşit çeşittir.  Mültecileri savunanlar da var olup ırkçıların aleyhine gösteriler düzenliyor, onlara sahip çıkıyor. Mesela bu amaçla Viyana’da geçtiğimiz aylarda 60bin kişilik gösteri düzenlendi.

    Faruk TELCİ
    Faruk TELCİ
    KÖŞE YAZARI
    BİYOGRAFİ